Fareye demişler ki: “Bak şurada büyük bir peynir parçası duruyor, gidip alsana!”
Fare bir peynire, bir de peynirin durduğu yere bakıvermiş, “Bu işte bir gariplik var” demiş: “Hem peynir büyük, hem de yol çok kısa.”
Yukarıdaki hikayeyi Dücane Cündioğlu X hesabında paylaşmış.
Adı üzerinde hikaye olsa da bunu değişik yerlerde kullanmak mümkün. Çünkü hikayeden maksat hisse almaktır.
Bu kısa açıklamanın ardından, konuyu gündeme yani Suriye'deki son gelişmelere getirmek istiyorum.
Hem baba Esed'in hem de oğul Esed'in Suriye'de kendi halkına yaptıkları zulmün arşı alaya yükseldiğini bilmeyenimiz yok. Zira bunu sağır sultan bile duydu. Esed rejiminin düşmesinin ardından Suriye hapishanelerine dair basına düşen görüntüler ve yazılar bu zulmü anlatmaya yeter de artar bile. Bu ikilinin Suriye'yi getirdiği nokta, bölünmüş ve parçalanmış bir Suriye. Ülke, her türlü örgüt ve dünyaya yön veren güçlerin cirit attığı yer. 2011'de başlayan iç karışıklık sonucu yıkılmış bir Suriye, milyonlarca vatandaşı başta Türkiye olmak üzere başka ülkelerde sığınmacı olmuş, iç savaşta milyonlarca insanı ölmüş durumda.
Halkını 2011 yılından beri aç ve sefil bırakmasına, kan ve gözyaşından başka bir şey vermemesine rağmen İran ve Rusya'nın desteği sayesinde, bitmiş Esed 2024 yılına kadar bir 13 yıl daha dayandı ya da tutuldu.
13 yıldır bir türlü indirilmeyen ya da indirilemeyen Esed, HTŞ'nin başını çektiği muhalefet ile 10-12 gün içerisinde İdlip, Hama, Humus derken Şam'a ulaştı ve Esed rejimi sona erdi.
Esed gibi bir zalimin gitmesine sevinmekle beraber Esed'in bu kadar kısa zamanda gönderilmesi düşündürücü ve hiçbir direnç gösterilmeden üstelik. Bu durum ister istemez fare, büyük peynir ve kısa yol hikayesini akla getiriyor. Esed gitmeliydi ama gidişi bu kadar kolay olmamalıydı.
Öyle görünüyor ki Esed'in güçlü görüntüsü kartondanmış. İstenseymiş Suriye iç karışıklığının çıktığı 2011 yılında gönderilebilirmiş. Sanırım, Suriye'ye yön veren ve yön verecek güçler zamanında aralarında anlaşamadıkları için Esed'i ayakta tuttular. Ne zamanki aralarında paylaşım anlaşması oldu ve HTŞ'ye yürü, kim tutar seni dendi.
Esed gibi bir zalimin gidişine sevinelim sevinmeye. Ama bu son nokta da düşünülmeli. Yani kısa sürede uzun mesafe almak. Acaba HTŞ ve diğer grupların gerisinde bunlara destek veren kimdir ya da hangi ülkelerdir.
HTŞ ve diğer grupların arkasında şu ülke vardır demeyeceğim. Yalnız Esed'in gidişine sevinen çok. İsrail seviniyor, ABD seviniyor, Türkiye seviniyor, Suriye halkı da seviniyor. Öyle zannediyorum Avrupa ülkeleri de seviniyordur.
Anlatmak istediğim, aynı kazana atılsak kaynamayacağımız ülkelerle aynı kulvardayız. Yani sevinenler grubundayız.
Gönül ister ki bu sevincimiz geçici olmasın, kursağımızda kalmasın. İlk sevinen olmaktan ziyade son gülen ve sevinen olmayı yeğlerim.
Bu son gelişmenin yani Esed'in gitmesinin bize hiç faydası olmayacak mı? İçimizdeki sığınmacılar Esed korkusu kalmadığı için ülkelerine dönebilir. Ki dönüyor. Bir de yıkılmış Suriye'nin yeniden imarında ülkemiz inşaat sektörüne iş düşecektir.
Şu aşamada yapılması ve üzerinde düşünülmesi gereken, Suriye'ye kim yerleşecek ve bu ülkeyi kim ya da kimler yönetecekse, sınır güvenliğimizin sağlanması için elimizden geleni ardımıza koymamaktır. Ötesini bize yedirmezler.