Aylardır oturup kalktık, yemedik içmedik, seçim konuştuk. Ne olur dedik birbirimize. Zaman zaman gerdik gerildik, kırıp döktük birbirimizi. İçimiz dışımız seçim oldu dense yeridir. Nihayet bu pazar içimizi sandığa döktük. Kazananlar-kaybedenler, sevinenler-üzülenler belli oldu. Bundan sonra bir müddet “Nasıl kazandık, niçin kaybettik” şeklinde seçim sonuçları değerlendirilir. Bu durum seyrettiğimiz bir maçın ardından değerlendirmede bulunmamıza çok benziyor.
Umarım seçim analizleri uzun sürmez. Değerlendirmeler bir an evvel biter ve herkes işine kendini verir. Çünkü her seçim işimize yoğunlaşmamızın önüne geçiyor. Çabuk bitirmeliyiz. Zira sekiz ay sonra bir başka sandık daha konacak önümüze. Sekiz ayı uzun bir süre olarak görmeyelim. Çünkü bizim ülkemizde seçimin sathı mailine aylar öncesinden girilir.
Demokrasiyle yönetiliyor ve demokrasiyi benimsemişseniz seçimler olacak elbette. Fakat her seçimi biz hayat-memat meselesi olarak görüyor ve kendimizi her seçime ölümüne kaptırıyoruz.
Mart ayında yapacağımız seçimle birlikte 2002'den beri bu ülkede 17 yılda 13 seçim yapmış olacağız. Bu, ortalama yılda bir seçim demektir. Bu kadar seçim normal mi? Değil elbet! Ama her gün seçim konuşan ve bundan zevk alan bir toplum için yılda bir seçim uzun bir süre. Bize göre her gün seçim olsa daha iyi olacak.
Sürekli seçimle oturup kalkmak, birini bitirir bitirmez diğerine yoğunlaşmak ve konuşmak bu ülkenin biriken sorunlarının ötelenmesi, ülkeyi yöneteceklerin radikal kararlar alamaması demektir. Piyasalar önünü göremez. Çünkü herkes önünü görmek ister. Bu da yatırımlar yapılamaz demektir. Siz ortalama yılda bir seçim yaparsanız bu ülke nasıl önünü görecek? Maalesef görmesi mümkün değil.
Bunu için ne yapmak gerek? Her şeyden önce seçim sathı mailine erken girmemeliyiz. Çünkü erken girmeye gerek yok. Zira günümüz teknolojisinde ve iletişiminde seçmene ulaşmak o kadar zor değil. Ölümüne asıldığımız seçimlere harcadığımız efor ve bunun yanında seçim çalışmasında dökeceğimiz para bu ülkenin kayıp katma değeridir. Biz seçimlerde gösterdiğimiz çalışma temposunu; meydanlara ve ekranlara döktüğümüz parayı bu ülkenin gelişmesi için harcasak bu ülkeyi kimse tutamaz. Maalesef milyarlarımız miting yapmaya, televizyonlara reklam vermeye, il il gezmek suretiyle ulaşıma ve arazide olanların yemesine ve içmesine gidiyor.
Sıcağı sıcağına yaptığımız bu seçimin ardından çıkan sonuçları partilerimiz bir taraftan değerlendirirken diğer taraftan da “Evli evine, köylü köyüne” deyip herkes işini ve aşına dönmeli. 2019 Şubat ayına kadar da seçimi ağzımıza almayalım. O zamana kadar işimize yoğunlaşalım.
Siyasi partilerimizden beklediğim, toplumu germeden çalışmalarına başlamalarıdır. Çünkü bu toplumun huzur ve refahı partilerin başarı ve başarısızlığından daha önemlidir.