Evlenmede Tercihlerimiz

Ramazan Yüce

            Toplumun temeli ailedir. Sağlıklı toplumlar için iyi bir aile ortamı olması gerekir. Her geçen yıl evlenenlerde bir azalma, boşanmalarda ise bir artış göze çarpmaktadır.

            “TÜİK’in 2014 verilerine göre geçen yıl evlenenlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 0.1 azalırken, boşanan çiftlerin sayısında ise yüzde 4.5’luk artış oldu.”

            Evlenmelerdeki azalmanın, boşanmalardaki artışın sebebi nedir? Bunun üzerine kafa yormamız lazım. Çünkü aile yapımızdaki bu bozulma topluma da olumsuz sirayet edecektir. Evlenme ve boşanmalarda çok değişik etkenler vardır. Ben burada boşanma nedenlerinin arkasında evlilik tercihlerimizin yattığına işaret etmek istiyorum.

            Eskiden eş aranırken -gönlümüzde ne beslersek besleyelim- “Nasıl bir eş arıyorsun” dediğimizde “Hayırlı bir nasip” cevabı ön plana çıkardı. Şimdilerde ise eş adayı arama kriterleri değişti. Buna paralel olarak boşanmalar da arttı.

            Eş adayı arayanlara “Kriterin nedir? Adayda hangi özellikler olmalıdır?” dediğin zaman “Çalışan olmalıdır”  cevabını alırsınız. “Efendim ücretli çalışan var. Olur mu?” dediğimizde “Biz kadrolu arıyoruz” cevabıyla karşılaşırsınız. Güneydoğu’da çalışan biri zorunlu hizmetten kurtulmak için Batı’da zorunlu hizmete tabi olmayan bir aday aramaktadır.  Çevremiz evlenmiş-boşanmış, evlenmemiş/evlenememiş, yaşı ilerlediği halde bekar kalanlarla dolu. Boşanmalar arttıkça evlenecek adaylarda da “Acaba ben de geçinemez, boşanır mıyım” endişesi bilinçaltlarına yerleşmeye başladı.

            Gidişat böyle devam ederse toplumun mihenk taşı olan aile diye bir kavram kalmayacaktır. Eşler tercihini yapıyor, boşanmada aceleci davranıyor. Ya orta yerde kalan çocuklar, işte esas darbeyi bu parçalanmış aile çocukları yemektedir. Konya’nın merkez bir okulunda çalışan bir dostum, “500 öğrencisinden 400 tanesinin parçalanmış aile çocuğu” olduğunu söyleyince içim paralanmıştı gerçekten.

            Hâlbuki eski düşüncemiz ne güzeldi. Allah'tan hayırlı bir nasip diye. Şimdilerde sanki eş aramıyoruz. Maaşlı birini arıyoruz. Çünkü çift maaş girerse bir eve, daha çabuk ev sahibi oluruz. En iyi modelli arabalara kavuşuruz. Standardı yüksek bir yaşantımız olur. Çocuğumuza en iyi imkânları sağlar ve bırakırız. Mutluluğu çok parada arıyoruz.

Tercihimizi yapıp çift maaş girmeye başlayınca beklediğimiz mutluluğun bir türlü gelmediğini gördüğümüzde bileğimize taktığımız altın bileziğe güvenerek çocuğumuz var demeden hemen ayrılma yolunu seçiyoruz. Çünkü kendimizin zaten bir sosyal güvencesi var. Ardımızda ise dağ gibi bize çocukluktan beri kol kanat geren, korumacı bir annemiz var.

            Eskiden kız evden giderken baba, “Kızım, gelinlikle girdiğin evden kefeninle çıkarsın” diyerek kızının evliliğin zorluklarına katlanmasını, yuvayı dişi kurdun yaptığını ifade etmek isterdi. Şimdiki ailelerde özellikle kız annelerinde çocuğuna karşı aşırı bir korumacılık olduğu göze çarpmaktadır. Yazımdan sakın ola ki, boşanmalarda hep bayan eş ve annesi suçlu anlamı çıkarılmasın. Her boşanmanın kendine göre özel sebepleri vardır. Bir yerde sorun varsa tek taraflı olmaz. Sadece oranları farklıdır. Aşırı korumacılık ve sosyal güvence bu nahoş durumu tetiklemektedir. Bu boşanmalar maalesef sadece karı-koca çalışanlarda değil, çalışmayanlar da artışa sebebiyet vermektedir. Ben tekrar ediyorum nedenlerin en önemlisi, çocuğumuza karşı aşırı korumacılık.

            Burada her ne şekil ve şartta olursa olsun evliliğini devam ettiren aile bireylerini özellikle çalışan eşleri tebrik ediyorum.

            Eş adayı aramalarda yine eskisi gibi, “Helal süt emmiş, Allah'tan hayırlı bir nasip” isteyen ve arayan adaylara, anne babalara selam olsun.

            Gelin “Allah’ın en hoşlanmadığı helal, boşanmadır” helaline karşı çıkalım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.