O kadar hükümet geldi geçti. Enflasyon sorununu aşmak için o kadar paket açıkladı. Enflasyonla mücadele etti ama genel itibariyle bakıldığı zaman bu sorunu çözmede başarılı olamadığımız ortaya çıkıyor. Çözdük diyenlerin çözümü de ya kış uykusuna yatmış. Uyanınca şaha kalkıyor ya da çözüm dedikleri, herkesin gelmesini dört gözle beklediği ama gelmesiyle gitmesi bir olan yalancı bahar gibi oldu.
Sahi Türkiye'nin müzmin sorunu enflasyon ve buna bağlı olarak hayat pahalılığından nasıl kurtuluruz?
Aslında sorun basit. Yeter ki çözme irademiz olsun. Bunun için önce enflasyon ve hayat pahalılığını ortaya çıkaran sebepleri ve bununla mücadelede en uygun yolu bulmak diyeceğim ama bence bu da beyhude çaba.
O zaman bu sorunu nasıl çözeriz? Size hem de birden fazla çözüm önerim var. Seçin beğenin. Hepsi de garanti kapsamında çözüm önerileri.
Bir defa enflasyon ve hayat pahalılığını sorun olarak görmediğimiz ve mevcut durumu kabullendiğimiz zaman ortada mücadele edilecek bir sorun kalmaz. Çünkü sorun yoktur ortada. Zaten dememiş mi geçmişte bir siyasimiz, "Meseleleri mesele olarak görmediğimiz zaman ortada mesele kalmaz" diye.
Bakın sorun olarak görülen bir sorunu bir Arap nasıl çözmüş. Arapça fıkra olarak okumuştum bunu. Biri köle pazarına bir çocuk getirmiş. Satılığa çıkarmış. Buna bir değer biçmiş. Az sonra bir alıcı gelmiş. Bunun bir ayıbı var mı demiş. Satıcı, bunun ayıbı yatağa işemesidir demiş. Alıcı, bu bir ayıp değil ki. Yatağı bulursa işesin demiş ve çocuğu satın alıp evinin yolunu tutmuş. Alıcı da satıcı da etmiş muradına.
Gördünüz değil mi sorun olarak görülen bir sorun nasıl çözülmüş. Satıcı da boşu boşuna üzülmüştü halbuki bu işeme sorunundan. Alıcının zekası da hoşuma gitti ve şapka çıkarıyorum kendisine. Zamanında satıcı da bu sorunu bu şekil çözmüş olsaydı, o köleyi satmaz, yıllar yılı kullanırdı.
Çocuk işiyormuş. Bu sorun görülmez mi? Sorun sorundur. Bu sorun çözme yeterli değil derseniz, size başka bir çözüm önerisi daha.
Yine bir çocuk. Bu da yatağına işiyormuş. Arap zekanın çözümünü bilmeyen çocuk ve ailesi bu konuyu sorun etmiş. Çözüm için doktora gidiyorlar. Tahlil, tetkik ve muayene sonrası doktor ilaç yazarak tedavi önermiş. Farklı farklı tedaviler uygulamışlar ama çocuk yine işemeye devam etmiş. İşin içinde işeme olunca her işemeden sonra çocukta bir mahcubiyet, ailesinde bir üzüntü peyda oluyormuş. Üstelik çocuk okula gidiyor. Bu sorunu arkadaşları duysa sidikli sidikli diyecekler. Çocuk okuldan da soğuyacak, kimsenin yanına yaklaşamayacak.
Hiçbir tedavisi fayda vermeyen doktor sonunda ben bu işin kitabını yazdım demeyi bırakıp pes etmiş. Çocuğa, sen bir de okulundaki rehber öğretmeninin yanına git, ondan fikir al demiş.
Çareyi doktordan bulamayan çocuk son çare olarak okulunun rehber öğretmeniyle görüşüp sorununu ona açmış. Kaç seans görüştülerse artık.
Bir zaman sonra doktor eski hastasıyla bir sokakta karşılaşır. Eski hastasına nasılsın demiş. İyiyim demiş. Nasıl iyileştin demiş. Çocuk, ben iyileşmedim ki yatağıma yine işemeye devam ediyorum demiş. O zaman niye iyileştim diyorsun demiş doktor. Çocuk, evet, yatağa işemeye devam ediyorum ama rehber öğretmenimle görüştükten sonra utanmıyorum artık. Benim için no problem demiş.
Kaldı mı şimdi ortada sorun? Gördüğünüz gibi sorun, sorun edilmezse bir de utanma bırakılırsa bu işler tereyağından kıl çeker gibi çözülüyor.
Çözüm diye getirdiğin önerilere bak. Bırak bu b.k, sidik işlerini. Biraz ciddi ol dediğinizi duyar gibiyim. Öyle olsun. Halbuki bu önerilerimle hiç olmadığı kadar ciddiydim.
Madem bu çözüm önerilerimi beğenmediniz ve yeterli görmediniz. Sanmayın ki bende başka çözüm yok. Unutmayın ki denizde kum biter, bende çözüm bitmez.
O zaman anlayacağınız dilden ve kısa çözüm önerilerime geleyim.
Enflasyon ve hayat pahalılığına, "Sorun ekonomik değil, psikolojik" diyeceksiniz. İşin içine psikoloji girdi mi bu iş tamam demektir. Çünkü psikolojik durumun çözümü olmaz. Onun çözümü, onu psikolojisi ile baş başa bırakmak ve onu öyle kabul etmektir. Psikolojik durum yaşayan insanı bu psikoloji öldürmez. Sadece yanındakilere saç baş yoldurur. Bu da psikolojik teşhisi konan insanın sorunu değildir.
Git işine deyip bu önerimi de ciddiye almadınız. Alın size başka öneri. Diyelim ki % 75 bir enflasyon halini yaşıyorsunuz. Öldük, bittik, bu kadar yüksek enflasyonda yaşanır mı derseniz, bilin ki bu kafa yapısı sizi öbür dünyaya götürür. Bu da çözüm değil. Bu durumda ne yapacaksınız? "Enflasyon % 45 olmuş, % 75 olmuş. Arada fark yok. Belki psikolojik olabilir". Enflasyon enflasyondur diyeceksiniz. Bu, ha bir kurşunla ölmüşsün ha 10 kurşunla ölmek gibi bir şey. Sonuçta ölüm varsa efendim, enflasyon çok yüksek deyip karalar bağlamanın ne gereği var. Bir defa 45'i veren, 75'i de verir. Yine bu, bir maçı 1-0 kaybetmekle, 10-0 kaybetmek gibidir. Maçı kaybettikten sonra ha 1 yemişsin ha 10, ne fark eder değil mi? Sizden giden üç puandı hep.
Sanırım yine ikna olmadınız bu çözüm önerilerime de.
O zaman suçu hiç üzerinize almayacaksınız. Unutmayın ki suçun sahibi olmaz. Daima başkasını suçlayacaksınız. Mazeret ve gerekçe üreteceksiniz. Enflasyonu, "Şirketlerin kârı ve fahiş fiyat" azdırıyor diyeceksiniz. Bu, dış güçler suçlaması kadar etkili olmasa da fena değil. Herkes firma ve şirketlere kızarken sen keyfine bakacaksın.
Hala da bu enflasyon ve hayat pahalılığı sorununun çözümü için verdiğim öneriler size yeterli gelmiyorsa, size söyleyeceğim tek şey, Allah sizi bildiği gibi yapsın olur.