El-insaf!
24 Kasım 2019 Öğretmenler Günü münasebetiyle Selçuklu Kongre Merkezinde düzenlenen programda, Konya Valisi Sayın Toprak'ın bacak bacak üstüne atan bir kişiyi "Düzgün otur" şeklinde uyarmasının ardından bir hafta geçmesine rağmen bu olay, Türkiye gündeminden düşmedi bir türlü.
Olayın ardından bacak bacak üstüne oturan kişinin önce öğretmen olduğu söylendi, ardından yerel bir gazetenin muhabiri olduğu anlaşıldı. Konya Valisi "Olaydan duyduğu üzüntüsünü" ifade eden bir açıklama yaptı. Olayın faili muhabir, Vali Beyi makamında ziyaret ederek validen özür diledi. Birlikte çekindikleri bir fotoğraf basında yer aldı. Ulusal basına sıçrayan ve Türkiye gündeminde tartışılmaya başlanan bu olay üzerine Konya Valisi, bağlandığı TV kanallarında "Muhabiri toplantı bitimi uyarsam daha iyi olacaktı" şeklinde açıklama yaptı. Muhabirin çalıştığı gazetenin sahibi, basında ve sosyal medyada Konya Vali'sini yıpratmaya yönelik yapılan yayınlar üzerine Vali Bey’i makamında ziyaret ederek "Konya Valisinin yanındayız, yıpratılmasının karşısındayız" şeklinde bir destek açıklaması yaptı.
Gördüğüm kadarıyla muhabir kötü niyetli değil, oturuşunun şık olmadığını ifade ediyor, Sayın Vali "Böyle olmasaydı daha iyi olurdu" açıklamasını yapıyor, gazetenin sahibi "Bizim üzerimizden Vali Bey'in yıpratılmaya çalışılmasını tasvip etmiyoruz" diyor. İstemeden oluşan bu nahoş durum, tarafların iyi niyetleriyle tatlıya bağlanıp unutulmaya yüz tutuyorken 30 Kasım 2019 günü ulusal bir gazetenin internet sayfasında gazete patronunun destek açıklaması, "Vali'nin azarladığı muhabir izne çıkarıldı. Patron, özür dilemeye gitti" başlığıyla çıkıyor. Başlığı tıklayınca haberin başlığıyla, içeriği birbirine taban tabana zıt. Başlık başka şey söylüyor, içerik bir başka şey. İçerik doğru, başlık yanlış. Anladığım kadarıyla gazete içeriği beğenmemiş, buradan bize ekmek çıkmaz, bu haber okunmaz demiş olmalı ki çareyi başlığı değiştirmede bulmuş. Çünkü gazete patronunun, destek açıklamasından ziyade özür dilemesi daha dikkat çekici olur, okunur ve haber değeri olur. (Tıpkı bir zamanlar keçisi çalınan bir müftünün “Müftü, keçi çaldı” şeklinde haber yapılması gibi.) Bu gazetenin, içeriği değiştirmeden başlığı değiştirmesini ben, "Siz her ne kadar Vali Bey'e destek açıklamasına gitseniz de bunu bana yutturamazsınız. Siz bal gibi özür dilemeye gittiniz. Bunu ben böyle okuyorum" şeklinde anlıyorum. Bu yorumu gazete köşe yazarlarından biri, köşesinde böyle yorumlasa, yorumudur der, geçip giderdim. Çünkü köşe yazılarında yorumun yeri vardır. Ama haber olarak verilenlerde olay olduğu gibi verilir; yoruma, öznel değerlendirmeye yer verilmez. Ayıp olan da burasıdır. Basın etik ilkelerine de uymaz.
Protokolde bacak bacak üstüne oturan muhabirin gazete patronu, Vali'yi ziyareti esnasında "Muhabirim yüzünden şahsınızın yıpratılmaya çalışılmasından dolayı muhabirim adına özür diliyorum" demiş de olabilir. Birinin hatası yüzünden “onun adına bazen özür diliyorum demez miyiz? Unutmayalım ki özür dilemek bir erdemliliktir, bir gönül almadır. Her insan yapamaz bunu. En azından kibri el vermez buna.
Haddinden fazla gündem işgal eden bu konu, daha fazla deşelenmeden kapatılmalı artık. Çünkü iş kişiler üzerinden kurumlar yıpratılmaya gidiyor. Her birimiz hata yapabilir. Muhabir de hata yapar, vali de. İnsanız ne de olsa... Her hata yapanın ipi çekilseydi yeryüzünde insan kalmazdı. Önemli olan hatalardan ders çıkartıp yenilerini yapmamak ve yanlışımızda ısrarcı olmamaktır. Burada oturuşuyla gündeme gelen muhabir, özür beyanında bulunmuş. Vali Bey, olaydan duyduğu üzüntüsünü ifade etmiş, gazete muhabiri üzerinden yıpratılmaya çalışılan mülki amire gazetenin patronu, destek açıklaması yapmış. İş tatlıya bağlanmış ve maksat hasıl olmuş. Kimse ben haklıyım diyerek yanlışı üzerinde ısrarcı değil. Bunun ötesinde olayı başka taraflara çekmek ve olayı kaşımaya devam etmek üzüm yemek değildir, insafla da bağdaşmaz. El-insaf diyorum. Haber yaparken de eleştirirken de insan onurunu korumamız lazım.