Geçen sene uygulanması gereken Öğretmen Strateji Belgesi, gelen tepkiler üzerine buzdolabına konmuştu. Bakanlık, bu belgenin faydalı olacağına kendisini o kadar inandırmış olmalı ki bu yıl uygulamaya koymaya hazırlanıyor. Zira eğitimin önündeki en büyük engel olarak görülen öğretmeni yola getirmekten, onu terbiye etmekten başka çare yok. Çünkü eğitim ve öğretim bizim için bu öğretmenlerin eline bırakılmayacak kadar önemlidir. Onları mutlaka adam etmek gerekiyor. Hele şükür ki sorun sadece öğretmende. Diğer iç ve dış paydaşlar olan öğrenci, veli, MEM ve MEB'de sorun yok. Hepsi tertemiz. Düşünün ki bir de onlar sorun olsaydı ülkenin hali haraptı.
Yetkili ve etkili kişiler -bereket- sorunu tespit ettiler ki eğitim ve öğretime neşter vuracaklar. Eksik olmasınlar...Bunlar bu tespiti yapmasalardı halimiz nice olurdu. Öyle ya, o kadar sistem değişti, müfredat değişti, sınav sistemi değişti, okullarımız etkileşimli tahtaya varıncaya kadar teknoloji ile donatıldı. Ama eğitimin mutfağında olanlarda hiç tık yok. Sanki üzerilerine ölü toprağı serpilmiş.
Eğitim ve öğretimin önünde en büyük engel olan bu kötülerle hep beraber mücadele edelim. Fakat "Ölmüş eşek kurttan korkmaz" misali performansını bir türlü yükseltmeyen bu camiayı yola getirmenin yolu Öğretmen Strateji Belgesinde yer aldığı şekliyle öğretmenin performansını ölçmek değildir. Bu, olsa olsa pansuman bir tedbir olur. Bence sorunu tespit edenler bu şekilde pansuman tedbirlerle uğraşarak eğitimi diriltemezler. Bunun yerine radikal kararlar almak gerekir.
Bakan olunca yürürlüğe koymayı düşündüğüm bu radikal karar, bu gidişle bakan olamayacağıma göre içimde kalacak ve beni kor gibi yakacak. Madem eğitim hepimizin derdi. Bu, benim için de bir dert. Ayrıca bu iş, benim bakan olmamdan daha önemli.
Nedir senin eğitimi düze çıkaracak, hatta uçuracak kararın derseniz, aslında bu karar kısmî olarak bu ülkede uygulandı. Dört yılını dolduran yöneticilerin performansı ölçülmüş, çoğu geçememişti. Bunun üzerine yenileriyle devam kararı alınmıştı. Benimki bunun biraz genişletilmiş şekli. Bu da çok basit. Dört-beş cümlelik bir kanun bu işi çözer: "Mevcut öğretmen olarak görev yapanlardan dört yılını tanımlayanların görevi her halükarda sona erer. Yeniden performansa tabi tutulur, performansı yüzden aşağı olanların öğretmenlikle ilişiği kesilir. Yerine eğitim, fen-edebiyat ve diğer fakültelerden mezun olup atanmak için sıra bekleyen ve gün sayanlardan sözlü mülakata göre yenisi seçilir. Yeni seçilen başarılı olamayınca yerine aynı yolla yenisi alınır. Öğretmenlikte dört yılını doldurup da görevi sona erenler hiçbir hak iddiasında bulunamaz."
Benim bu kararım uygulansın. Göreceksiniz, eğitim ve öğretimimiz zirve yapar. Çocuklarımız allameyi cihan olur. Bakanlığın eğitim diye bir derdi kalmaz, sürekli sistem değişikliği yoluna gitmez. Veliler, "Ne olacak bu çocuğumun hali?" demez. Ülke olarak düze çıkarız. Hatta başka ülkelere eğitim ve öğretimimizi ihraç ederiz. Her bir ülke, "Bu işi nasıl yaptınız/başardınız?" diyerek kapımızda sıra bekler.
Haydin yetkililer! Yapacağınızı yazdım. Bu kararı almaktan korkmayın. Kimsenin gözünün yaşına bakmayın. Çünkü eğitim ve öğretim savsaklamaya gelmez, pansuman tedbirlerle hiç olmaz. Zaten bundan başka çareniz yok. Yolunuz açık, yolumuz aydınlık olsun. Karanlıkla mücadelenizde Allah yardımcımız olsun!