1948 yılında ne zamanki sen paraşütle getirilip Filistin’de sözde bir devlet kurdun, Ortadoğu’da kan durmadı, gözyaşı hiç dinmedi. Ne kimseye huzur verdin, ne de kendin huzur buldun. Çünkü çıbanbaşıydın. Orada tutunmak için baba bir öz kardeşini öldür öldür bitmedi. Onlar bir öldü, bin dirildi. Sen her gün öldürürken ölüyorsun. Çünkü korkuyorsun. Korktuğun için belki ecele faydası olur diye hala öldürmeye devam ediyorsun, üstelik Tora’daki “Öldürmeyeceksin” emrine rağmen.
Geçmişten bugüne öldür öldür iyice tecrübelendin. Artık huzuru öldürmede arıyorsun. Çünkü kan görmeyince doymuyor ve durmuyorsun. Hepsini öldüreyim, rahat edeyim diyorsun ama gördüğün gibi bitiremedin. Zaten bitiremeyeceksin. Aslında öldürürken bitiyorsun, fakat farkında değilsin. Dünyanın kabadayısı arkanda oldukça, en ileri silah ve teçhizatı sende oldukça, senin zulmüne dünya seyirci kaldıkça, etrafındaki çadır devlet görünümlü bedeviler senin yediğin herzelere sessiz kaldıkça sen yine öldürmeye devam edeceksin. Ama huzur bulmayacaksın. Çünkü zulümle abat olunmaz. Bugüne kadar zulümle kim huzur buldu ki sen bulacaksın?
Özrü kabahatinden büyük, işgalci bir devlet iken cami duvarına işemesem olmaz deyip Müslümanların kutsalı Kudüs’ü başkent ilan ettin. En büyük destekçin yine seni yalnız bırakmadı. Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyarak sana her zamanki desteğini yineledi. Amerika’dan korktuğu kadar Allah’tan korkmayan bölge ülkeleri yine her zamanki gibi sessizliğine büründü. Sadece güce tapan dünya zaten körler ve sağırlara oynuyor.
Trump, Telaviv’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyarak sizin gözünüze ve gönlünüze girmeye çalışa dursun, siz de gördüğünüz her Filistinliyi öldürmeye kalkın. Çünkü biriniz Yahudi, diğeriniz Hristiyan. Düşman çatlatır cinsten dayanışmanız. Siz kör ve şaşı olarak birbirinizi ağırlamaya devam edin. Ama unutmayın ki etrafına huzur vermeyen bu kanlı saltanatınız bir gün sona erecek. Çünkü kan üzerine kurulan bir saltanat ilanihaye devam etmez.
Kurulduğunuz andan itibaren öldürmediğiniz ve sürgün etmediğiniz Filistinli kalmadı. Ama istatistiklere bakıyorum, öldürdükçe sayıları artmış Filistinlilerin. 1948’den beri kurmaya çalıştığınız devlete sağdan-soldan Yahudi getirterek nüfusunuzu artırmaya çalışıyorsunuz, belki doğumu da teşvik ediyorsunuz ama görüyorum ki sayınız artmıyor. Ya öldürmekten fırsat bulamıyor, ya yayılmacılıktan, ya da “Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner” diye korkunuzdan ecel teri döküyorsunuz.
Yaptıklarınızdan dolayı geçmişte iki defa sürgün hayatı yaşamanıza, yaşadığınız memlekette taş üstünde taş kalmamasına rağmen hala ibret almamışa benziyorsunuz. Unutmayın ki bir zamanlar dünyada memleketsizdiniz. Kimse sizi ülkesinde görmek istemiyordu. Niye ki acaba? Çünkü gittiğiniz hiçbir yerde rahat durmadınız. Güya siz seçilmiş bir ırksınız. Kendinizi buna inandırdınız ve Allah’ın size vaat ettiği toprakların hayaliyle yanıp tutuşuyorsunuz. Saldırganlığınız bundan zaten. Ecelimiz gelmeden vaat edilen topraklara bir konalım diyorsunuz. Daha çok bekler, avucunuzu yalarsınız. Siz daha paraşütle kurdurulan devletinizi korumaktan acizsiniz. Gece-gündüz rahat uyuyamayıp Filistinli kabusu görüyor: Ben bunları öldürmesem bir gün bunlar bana hesap soracak korkusu yaşıyorsunuz. Eğer buna yaşamak denirse…
Bu kafayla giderseniz, bırakın arzı mevudu; evdeki bulgurdan olacaksınız. Çünkü son kararınızla cami duvarına işediniz. Yine bu psikolojiyle değil Kudüs; dünya sizin başkentiniz olsa adam olmadıktan, insanlıktan nasibini alamadıktan sonra kaç yazar? Eğer bu haltınıza devam edecekseniz size tavsiyem “Ağlama Duvarı” sayınızı çokça artırın. Çünkü eğer sağ kalır, nesliniz devam eder ve barınabilecek bir ülke bulabilirseniz bu gidişle daha çok ağlama duvarına ihtiyacınız olacaktır.