Devlet Yalan Söyler mi?
"Bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen söz"e yalan denir. Gerçeğin bir kısmını söyleyip bir kısmını söylememek de bir nevi yalandır. Yalanın her türlüsüne ya korkudan dolayı ya dezenformasyon amaçlı ya bir algı oluşturmak ya adaleti ve gerçeği yanıltmak gibi nedenlerle başvurulur.
Yalanın her bir çeşidi kötü ve asla tasvip edilmese de bazı yalanlar vardır ki telafisi mümkün olmayan onulmaz yaralar açmaktadır.
"Savaşta düşmanı yanıltma, hastaya moral verme, karı koca arasını bulma ve iki dargın insanı barıştırmak dışında, gerçeğe aykırı olan her tür bilgiyi yayanı, toplum olarak yalan söylemeyi alışkanlık haline getiren bile sevmez. En hafifiyle "Doğru söyle" diyerek tepkimizi ortaya koyar ve "En nefret ettiğim şey yalandır" deriz.
Yalan konusunda toplum olarak duyarlı olsak da yalansız günümüzün geçmediği de aşikardır. Yeter ki bir konuda zor durumda kalalım. Maalesef yalanlar karşılıklı olarak havada uçuşmaktadır.
Toplum tarafından tasvip edilmeyen yalanlara bireyler zaman zaman başvursa da devlet adına iş yapan devletin kurumları veya yetkilileri de bazen başvurabiliyor. Devlet yalan söyler mi? Bu konuda maalesef devletin sicili de pek iyi değil. Devleti yönetenler de içimizden birileri olduğuna göre maalesef yalan söyleyebiliyor. Birkaç örnek vermek istiyorum:
1986 yılında Çernobil faciası olduğunda devletin Sağlık Bakanı ekranlara çıkıp çay içmiş ve "Bakın, ben çay içiyorum. Ürünlerimizde radyasyon tehlikesi yok" demişti. Sonraları, radyasyondan etkilendiğimiz ortaya çıktı.
Her ayın üçünde enflasyon rakamları açıklanır. Açıklanan rakamlara toplum inanmıyor. Hoş, verileri açıklayan yetkilinin de inandığını düşünmüyorum. Çünkü reel hayat başka türlü cereyan ediyor.
Sağlık Bakanının koronavirüs dolayısıyla her akşam açıkladığı ölüm, iyileşme ve testi pozitif çıkanlarla ilgili verdiği verileri, halkın kahir ekseriyeti ikna edici bulmuyor, özellikle ölümlerin gerçeği yansıtmadığını düşünüyor.
Kamuya eleman alımında ve görevde yükselmelerde ehliyet ve liyakat esas iken bu kıstaslara göre alımın yapıldığı açıklansa da bunun böyle yapılmadığı cümle alemin malumudur.
Kamuya ait ihaleler her ne kadar şeffaf ve en uygun teklifi veren kişi veya firmada kalsa da bunun böyle olmadığı, ihalenin kitabına uydurulduğu ve adrese teslim yapıldığı maalesef bilinen gerçeklerdendir.
Yalan söyleyen ister vatandaş ister devlet olsun yalan söylemeyi yani doğru söylememeyi meslek haline getirirse itibarı zedelendiği gibi güvenini de kaybeder. Bu aşamadan sonra doğru söylese hatta yemin etse bile kimse inanmaz. Çünkü inandırıcılığını kaybetmiştir. Tıpkı "Koyunlarınızı kurt kaptı" diye şaka yapan çobanın durumuna benzer. Çoban bu şakayı o kadar çok yapmış ki bir defasında kurt gerçekten koyunları kapmış. Çobanın yardım istemesine köylü, "Çoban yine yalan söylüyor" düşüncesiyle cevap vermemiş. Çünkü çoban, halkın kendisine verdiği krediyi hoyratça kullanmış ve tüketmiştir.
Hasılı çobanın durumuna düşmemek için kişiler ve devleti yöneten yetkililer, yalan söylememe, doğru bilgi verme konusunda özellikle devlet, azami gayret göstermelidir. Çünkü devletin, vatandaşını doğru bilgilendirme gibi bir görevi de vardır.