Gün geçmiyor ki; kan akmasın, bombalar patlamasın, terör eylemi, canlı bomba saldırısı olmasın, intihar eylemcisi ortaya çıkmasın, bomba yüklü araçlar infilak ettirilmesin.
Sonuç: Masun insanların hunharca öldürülmesi, geride gözü yaşlı, öksüz ve yetim kişilerin bırakılması, yaralananların özürlü ve sakat kalması...vs.
Kabil'in Habil'i öldürmesiyle aktı ilk kan yeryüzünde. Öldürür öldürmez de pişmanlığını duydu. Ama iş işten geçmiş, ok yaydan çıkmış, “Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürülmüştü” bir kere.
Ardından savaşlar yaptık mübareze usulü: Göğüs göğüse. Meydanlar okuduk birbirimize. Güç-kuvvet denemesi yaptık şu fani dünyada. Şecaat ön plana çıktı bazen.
Ne zaman ki ateşli silahlar çıktı; mertlik bozuldu. Ardından bombalar, atom bombası vb patlayıcıların hepsi insan öldürmek için icat edildi. Eski savaşlar bir iki saat içerisinde biterken şimdiki savaşlar yıllar yılı devam ediyor. Eskiden öldürülenlerin sayısı sayılabilirken şimdilerde toptan katliamlar vasıtasıyla saymayı unuttuk.
Şimdinin modası da canlı bomba, intihar eylemciliği. Öldüreceği insanın kim olması önemli değil. Kalabalık yerler olsun yeter. Sabah uyandığımızda inşallah bugün bombalar patlamaz dedik. Eğer patlamışsa 5-10 kişi ölünce; iyi, şükür fazla değilmiş demeye başladık. Hepimiz ölümle burun buruna yaşıyoruz. 3-5 süper güç adı verilen sömürgeci devletlerin; oyuncağı, mantar tarlası haline geldi dünya. Kana doymayan devletlerimiz var. O devletler adına çalışan taşeron örgütlerimiz var. Aklını, beynini kiraya vermiş, canlı bomba olacak iki ayaklı insan müsveddelerimiz var. Kalabalıkları havaya uçuracak malzeme, materyal ve insan(!) gücümüz de var. Her şeyimiz var. Geriye kaldı: Kan... Oluk oluk kan akıtıyoruz. Kana doymadık gitti. Kimi, niçin, neden öldürüyoruz hesabı yapmıyoruz artık. Müslim’de geçen bir Hadis’de Peygamber Efendimiz “Nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, insanlara öyle bir zaman gelecek, katil niçin öldürdüğünü, maktül de niçin öldürüldüğünü bilmeyecektir.” Buyurmaktadır. Zaman işte bu zaman.
İlk kanı akıtan Kabil’i düşünüyorum da, bu günün insanından daha mertmiş. Kardeşi Habil’in yüzüne; “Seni öldüreceğim” demişti. Habil’i düşman bellemişti. Şimdiki vampirlerin düşmanı insanoğludur. İnsanlıktır. A şahsına kızıyor. Hıncını diğer insanlardan alıyor hem de sinsice. Kabil bir kişiyi öldürmüştü. Onun soyunu devam ettiren soysuzlarda ise sayı sınırı bile yok. Nedametse zaten olmaz. Çünkü öldürdükleriyle beraber kendi de gidiyor. Hem de pisi pisine. “Paranın dini imanı olmaz” derlerdi. Buna bir de terörün de dini imanı yok demek lazım.
Geçici dünyayı, hayatı paylaşamıyorduk nedense. İyi ki Allah Teala bizi fani yaratmış. Bir de ebedi olsak neler yapmazdık ki. Yeryüzünde taş üstüne taş bırakmaz. Nerede bir hemcinsimiz var. Yok edip geçer giderdik. Bu canlı bomba olan eblehlerin; dini, imanı yok. Ahirete zaten inanmıyorlar. Müslüman, Hristiyan olamaz. Hiçbir dinin mensubu olamaz. Çünkü hiçbir doğru din ölümü emretmez. Ebedi alemin olduğunu düşünen bir başka cana kıyamaz. O zaman bu salakların bu dünyayı ebedi âlem olarak görmeleri, yaşayabildikleri kadar dünyadan haz almak için çabalamaları gerekir. Fakat ne var ki insan görünümlü bu yaratıklar kendilerini de yok ediyorlar hem de daha baharlarında. Ne yazık ki “Yeryüzünde fesat çıkaracak, kan akıtacak birini yaratacaksın” diyen melekleri haklı çıkardı bu canavarlaşmış insan görünümlü beyinsizler.
Hangi inançtan, hangi meşrepten, hangi gruptan, hangi ırktan olursak olalım. Gelin hep birlikte bu şemsiyemizi bir tarafa bırakalım; önce insan olmayı deneyelim. Çünkü insan olmadan hiçbir inançtan olmayı biz beceremeyeceğiz. İnsan olalım ki içimizdeki bizden görünen iki ayaklı insan müsveddeleri ortaya çıksın. İnsan olamıyorsak bari dört ayaklı olalım. Çünkü el’an, “Esfeli safilin” mertebesindeyiz. Hayvanların daha aşağısı yani. Az bir gayretle onların seviyesine çıkabiliriz belki…