Çeşitli Ayet Meallerinden Bir Kesit
Sayfam elverdiği kadar bugün size, Kur’an’ı Kerim’in 28.cüzünde geçen bazı ayet meallerine yer vermeye çalışacağım:
“Allah, (eşi, kendisini boşadığı için) kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Mücadele, 1) Zıhar (eşini annesinin sırtına benzetme) ayetleri diye bilinen bu boşama şekli, bizim örfümüzde “Anam avradım olsun” şeklinde ifade edilir. Hanımını boşayan kocayı Allah 2.ayette eleştirirken kadını haklı bulur, 3. ve 4.ayetlerde de erkeğe verdiği cezayı açıklamaktadır. Peygamberle tartıştığı için hakkında ayet inen özgüven sahibi bu kadına (Havle) ancak şapka çıkartılır. Bu arada hiçbir caydırıcılığı ve yaptırımı olmayan dini nikah ve erkeğin iki dudağına emanet dini boşanma, dini otoriteler tarafından tartışılıp bir karara bağlanmalıdır.
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.” (Saf, 2-3) Söylediğiyle yaptığı çelişenler dikkat etmeli, özellikle seçim öncesi vaat üzerine vaatte bulunup mavi boncuk dağıtıp seçim sonrası sözlerini tutmayan siyasilere duyurulur.
“Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir...” (Cuma, 5) Bildiğini yapmayanlar ve inandığı şeyleri yaşamayanlar, sırtında çokça kitap taşıyan eşeğe benzetilir. Nasıl ki sırtında taşıdığı kitaplar eşeğe bir fayda sağlamıyorsa beyin ve zihinde tutulup da uygulamaya geçmeyen bilgi ve inanç da kişiye fayda sağlamaz. Ancak bilgiyi taşımış ve kendine yük edinmiş olur.
“Onları(münafıkları=İçten inanmadığı halde dıştan inanmış gibi yapanları) gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar…” (Münafikûn, 4) Olup biten her şeyi kendi aleyhlerine sanan kişilerin, ayette geçen “Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar” cümlesine kulak vermelerinde fayda vardır.
“Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır…” (Teğâbün,15) Mal ve çocuk övünç meselesi değil. Allah’ın imtihanları farklı farklıdır. Çocuk, eş, makam, şöhret vb de birer imtihan vesilesidir.
“Eğer siz Allah'a güzel bir borç verirseniz Allah onu size, kat kat öder ve sizi bağışlar. Allah, şükrün karşılığını verendir…” (Teğâbün,17) Zor durumda olan birine borç vermeyi Allah, kendisine borç verilmiş gibi değerlendirmektedir. Buna karzı hasen denir.
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…” (Tahrîm,6)
“Ey iman edenler! Allah'a içtenlikle tövbe edin. Belki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar…” (Tahrîm,8) Bu tövbe şekline nasuh tövbesi denir. Yani işlenen günahı bir daha yapmayacak şekilde terk etmek demektir.
Sonuç olarak Allah, hepimize aile saadeti versin. Yine yapmadığımız şeyleri söylememeyi, bildiklerimizi yaşamayı, münafıklar gibi içi farklı, dışı farklı olmamayı, mal ve çocuk başta olmak üzere imtihan edildiklerimizden alnımızın akıyla çıkmayı, darda kalan insanlara -onlardan bir karşılık beklemeksizin elleri rahatlayıncaya kadar onlara- borç vermeyi, kendimizi ve ailemizi cehennem ateşinden koruyacak ameller yapmayı, günahlarımızdan dolayı bir daha işlemeyecek şekilde gönülden tövbe etmeyi bizlere nasip etsin.