Böyle Cezaya Can Kurban!

Ramazan Yüce

Kamuoyunda "28 Şubat Davası" olarak bilinen post modern darbede dahli olanlara yönelik yargılama, beş yıllık bir yargılamadan sonra nihayet sona erdi. Tutuklu sanığın olmadığı yargılamada sanıklara ceza -pardon- bereket yağdı. 21 tanesi müebbet mahkûmiyeti aldı. Hepsi dışarıda olan suçluların tutuklanmasına gerek duymadı adalet mekanizmamız. Yurtdışı yasağı konan bu kişiler, adli kontrol şartıyla müebbet hapis cezası almalarına rağmen elini-kolunu sallayarak aramızda gezmeye devam edecekler. Onlardan istenen tek şey, vereceğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz anlamına gelen, haftada bir en yakın karakola giderek "Ben buradayım" imzası vermek. Gerekçe yaşlı olmaları, kaçma tehlikelerinin bulunmaması. 28 Şubat sürecinde Zatı âlilerinin içeriye attırıp gün yüzü göstermedikleri mazlumlar, hapishanede cezalarını çeke dursun; kendilerine ev hapsi bile yok. Kararın alınmasında sanıkların mahkemedeki iyi halleri de göz önünde bulundurulmuş. 

 

Mahkemenin millet adına verdiği, müeyyidesi olmayan bu ceza davasının tüm hukuk tarihine hayırlı/ibret olmasını dilemekten başka ne diyebiliriz. Bu kararı gördükten sonra "Hukukun üstünlüğü Endeksi" sıralamasında 113 ülke arasında ülkemizin niye 101.sırada olduğunu daha iyi anladım. Bu son karardan sonra bir dahaki sıralamada ülkemin  113.sırada olmaması için hiçbir engel görünmüyor.

 

Dindar-mütedeyyin insanların mağdur edildiği, kılık-kıyafetinden dolayı okullarda okuyamadığı, çalışanların görevlerine son verildiği, vatandaşın fişlendiği, katsayı uygulamasından dolayı binlerce başarılı gencin hayallerinin yıkıldığı ve önlerinin kesildiği, ülkenin meşru hükümetinin yerin dibine geçirildiği…bir sürecin ardından dönemin aktörlerine verilen ceza, olsa olsa bu kadar olur. Bir defa gecikmiş adalet zaten adalet olmaz, kamu vicdanının beklentilerine cevap veremeyen bu karar asla adalet olmaz. Bir dava beş yıl sürer mi? Sonra 28 Şubat sürecini bu ülkeye yaşatanlar sadece 21 kişi mi? Nerede bunun siyasi ayağı, süreci finanse eden iş adamları, gazete ve televizyonlarda tetikçilik yapan gazeteciler, kendilerini STK olarak lanse eden darbe sever beşli çete? Darbe çığırtkanlığı yapan rektörler, Genel Kurmay'a brifing almaya giden ve askeri ayakta dakikalarca alkışlayan yargı mensupları bu davanın içinde niçin yoklar?

 

Mahkememiz sanıklara hazırladığı iddianameyi okusa ve hakkınızda iddia edilen cürümü işlediğiniz tespit edilmiş olup "Haydi kendi cezanızı kendiniz verin, vereceğiniz cezaya mahkememiz müdahale etmeyecek, kendi göbeğinizi kendiniz kesin" dese sanıklar, az veya çok kendileri için bir hapis cezası keserdi. Gerçi mahkemenin hakkını yemeyelim. Bu yargılamanın tek elle tutulur tarafı, "Bin yıl devam edecek" denen sürecin mahkûm edilmesidir. Anormal yanı ise, aktörlere ceza verilmemesidir. Eğer mahkemelerimiz bana da bir garanti verirlerse ben de suç işlemek isterim. İşlediğim suç hakkında on yıllar sonra dava açılsın, davamda tutuksuz yargılanayım, davam beş yıl sürsün, ihtiyarlayınca bana müebbet verilsin, ama yaş ve sağlık durumumdan ve mahkemedeki iyi halimden dolayı "Adli kontrol şartı" ile elimi-kolumu sallayarak çıkıp gitmek isterim.

 

Yapmayın, etmeyin. Ne olur tuzu kokutmayın. Bu ülkede yapanın yanına hiçbir şey kar kalmasın. Olayın müsebbiplerine ceza veremeyecekseniz bu işe hiç kalkışmayın, milleti "Adalet yerini bulacak" diye heveslendirmeyin. Bu ülkenin başbakanlık yapmış en beyefendi, en kibar insanına -hasta ve yaşına rağmen- o süreçte ev hapsi verilmiş ve cezasını evinde çekmişse siz bu sürecin mimarlarına ev hapsi de mi veremezdiniz? Lütfen böyle ucube karar verecekseniz bundan sonra "Yüce Türk milleti adına" ceza vermeyin. Kendi adınıza karar verin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.