Bir Neslin Cinneti

Ramazan Yüce

İzmir'in Ödemiş ilçesinde Çok Programlı Lise adı verilen bir lisenin müdürü, okuldan uzaklaştırma cezası alan iki öğrencisi tarafından pompalı tüfekle öldürüldü.

Ödemiş'te görev yapan okul arkadaşımın sosyal medyadaki paylaşımından anladığıma göre bu öğrenciler "Her gün elindeki silahla poz veriyor ve öğretmenine parmak işaretiyle görürsün sen..." diye tehditler savuruyormuş. Anlayacağımız bu feci ölüm göstere göstere gelmiş. Üstelik bu işi, okul dışında müdür okula giderken, gelirken tenha bir yerde yapalım bile düşünmemişler. Okula, müdür odasına ellerinde silahla geldiklerine göre bu işi planlayarak yapmışlar ve karakola giderek teslim olmuşlar.

Olayın iç yüzünü bilmiyoruz. Haberlerde detaya yer verilmemiş. Çünkü olay tazeliğini koruyor. Olan bir eğitimci daha öldü. Bu son olur mu? Sanmıyorum perşembenin gelişi, çarşambadan belli. Gelmekte olan büyük tehlikenin öncü kuvvetleri bunlar. Lokal bir olay hiç değil. Belirli periyotlarla Türkiye’nin değişik okullarında bu tür olaylara maalesef daha sık rastlamaya başladık. Daha haziran ayında devamsızlığını silmediği için Adana’da öğrencisi tarafından okulun müdür yardımcısı bıçaklanmıştı. Okumaya geçen öğrencisine makas attığı için 24 Kasım Öğretmenler Gününde çocuğun babası, yanına aldığı dört kişiyle birlikte öğretmene hanımının gözü önünde bir araba sopa atmıştı. Boyun kemiği kırılan öğretmen yoğun bakımdaydı. Akıbetini bilmiyoruz.

Gelmekte olan bu gençlik ‘Z’ neslidir. Bilgisayarın, tabletin, cep telefonunun ustası ve hastasıdır. Hayatlarında sokak yoktur, arkadaş edinme yoktur. Oyunları bile dijital. Fakiri de aynı, zengini de. Yoktan anlamaz. Bu nesil ne bizim neslimiz, ne de bizden sonraki yetişen nesil. Farklı mı farklı, özel mi özel. Öz güveni tavan yapmış, hızını alamayıp densizliğe doğru gidiyor. Ne durdan anlar, ne de duraktan. İstediği her şey olacaktır. El bebek, gül bebek   büyütülen, hazır yiyici bir nesildir. Aşırı korumacıdır bu neslin anne ve babası. Arkalarında da bunları koruyan en büyük destekçisi devlettir, onun koyduğu kanunlarıdır. Empatiyi kendisine bekleyen ama karşı tarafın da empatiye ihtiyacı olduğunu düşünmeyen bir nesildir bu ve bunları yetiştirenler. Kendisine ve çocuğuna şiddeti reva görmeyen, ama sorununu şiddetle çözmeye kalkan bir ordu var karşımızda. Bunların en büyük destekçisi, okullarda olan en ufak bir olayı, küçücük bir şiddeti deve yapan koskoca bir anne-baba, basın ve medyadır. Öğrenci ne yaparsa yapsın daima haklıdır, öğretmen ve idareci daima suçludur bilinçaltının bir sonucunu yaşıyoruz elan. Bir bakarsın; bir kediye, bir köpeğe merhameti tavan yapmış yufka yürekli bir nesil, öbür taraftan öğretmenini gözünü kırpmadan öldüren gaddar bir nesil. Taşıdıkları taban tabana zıt iki bünye, iki kalp. Bu nesli yetiştirmeye ne devletin, ne anne babanın, ne de öğretmenlerin gücü yeter. Çocuk yetiştirmedeki tüm bildiğimiz ezberleri bırakıp farklı yol, yöntem ve metotlar bulmalıyız hepimiz.

Niyetim suçlu ve sorumlu aranmak değil. Ama ortada bir suçlar zinciri var. Arkası da gelecek. Bu, daha iyi günlerimiz. Biz ne yaptık, ne ettik diye hiç dövünmeyelim. Gelin hep beraber birbirimizi suçlamadan bu gelmekte olan tehlikeden nasıl kurtuluruz; çocuklarımızı nasıl geleceğe, hayata hazırlayabiliriz, bunun üzerine kafa yoralım.

Bu nesle sorumluluk verelim, sevdiği işi yaptıralım nefret ettirmeden. Herkesi okutacağız sevdasından vazgeçelim. Zira zorla güzellik olmaz. Okumak istemeyene, okumamak için direnene illaki okuyacaksın, diploma sahibi olacaksın diye dayatmayalım. Çoluk-çocuğumuzu koruyalım ama sınırını koyalım, aşırı korumacılıktan kaçınalım. Okullarda sıkı bir eleme yapalım. Lise okumayı zorunluluktan çıkaralım. Eğer tedbir almazsak yakın zamanda tüm anne-babalar, devlet, eğitimciler, basın vb hep beraber kına yakarız bu yetiştirdiğimiz nesilden dolayı.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.