1990’lı yıllarda Nizip müftüsü olarak görev yapan Ahmet YILMAZ adında bir müftümüz vardı. Çalıştığım okulda ihtiyaç olduğundan Arapça-tefsir gibi derslere girerdi bazı günler. Bir gün bir anısını anlattı. Önce bu anıyı anlatacağım size. Sonra sadede geleceğim.
Suriyeli askeri yetkililerle bizim askeri erkân Suriye’de bir görüşme yapması gerekir. Tercümanlık yapması için yanlarında Ahmet Bey’i de götürürler. Yapılan ikili görüşmenin ardından yemek yenecektir. Suriyeli garsonlar masaları donatmaya başlar. Masalara içki de koyarlar. Müftü ile garsonlar arasında bir konuşma geçer. Daha doğrusu tartışma olur. Bizim askeri yetkili, “Ne oluyor Müftü Bey” diye sorar. Ahmet Bey, “Masaya içki koydular, kaldırın dedim. Olmaz dediler. Bunu konuşuyorduk” deyince bizim subay, “Kaldırsınlar tabi! Müftünün yanında içki içilir mi” der ve içkiler masalardan kaldırılır.
İçki sadece müftünün yanında değil, hiçbir yerde içilmemesi lazım. Ama bizim subayın hassasiyetini takdir ettim. İçki içerim ama yerinde ve ortamında içerim, kimin yanında içtiğime dikkat ederim dercesine müftünün yanında içki içmeyerek saygısını göstermiştir.
Şimdi size gazetelere yansımış bir olayı kısaca anlatacağım: Manisa’nın Salihli ilçesinde 13 Eylül 2018 Perşembe günü öğle namazını kıldıran bir imam, cemaat çıktıktan sonra caminin kapısını içeriden kilitler. Bahçede bankta oturan cemaatin dikkatini çeker bu durum. Az sonra caminin diğer kapısından bir kadının camiye girdiğini gören cemaat, camiye hırsız girdi diye polise haber verir. Gelen polis ekibi 40 dakika boyunca uğraşır, camiyi açtıramaz. Sonunda arka taraftan çıkmakta olan kadını yakalar. İçeri girdikleri zaman imamı da imam odasında bulurlar. Suriyeli olduğu anlaşılan kadın ile imamın ifadeleri alınır: “Temizlik yapıyorduk, yorulmuşuz” derler. Alınan ifadelerinin ardından kadın ve imam serbest bırakılır. İmam yatsı namazını kıldırmak üzere mihraba geçince cemaat, “Adi herif! Senin ardında namaz kılınmaz” diyerek tepki gösterir. Bu tepki üzerine imam namazı kıldırmadan çıkar gider. Gazetelerin yazdığına göre cami görevlisi açığa alınır ve soruşturma başlatılır.
Gazetelerin çoğu bu haberi “İmam, camide Suriyeli kadınla basıldı” şeklinde verdi. Haberin aslı var mı/yok mu soruşturma sonucunda ortaya çıkacaktır. Bu nahoş olayın umarım aslı çıkmaz, iftira olur. Eğer olayın aslı var ise vay halimize demek lazım. Bu olayın bir benzeri de 2017 yılında Konya’nın Selçuklu ilçesinde emekli olan bir cami görevlisinin fahri olarak müezzinlik yaptığı camide yine bir Suriyeli kadın ile basıldığı gazetelere yansımıştı.
Zina başlı başına bir suçtur. Savunulacak bir tarafı yoktur. Üstelik dinimiz, neslin bozulması demek olan zinaya yaklaşılmasını bile yasaklar. Zinayı aynı zamanda örf ve adetlerimiz de kabul etmez. Dinimizin yasaklamasına, toplumun örfünde yeri olmamasına rağmen maalesef bu ülkede taciz, tecavüz, cinsel istismar, sarkıntılık ve aldatma olayları eksik olmuyor. Zaman zaman basında yer alan her tecavüz olayı ve kaçamaklar toplumda büyük bir infiale sebebiyet verir. Salihli’de vuku bulan bu olayı ilginç kılan olayın camide cereyan etmesi ve failinin de din görevlisi olmasıdır. Kimseyi ayıplamıyor ve kınamıyorum. Çünkü bu uçkur davası bu toplumun başının belasıdır. Bu işi yapanların dinli-dinsiz olması fark etmiyor. Yeter ki insanımız şehvetinin esiri olsun.
Açıkçacı ben uçkurunun esiri olan bu görevliden müftünün yanında içki içmeyerek saygısını gösteren askerin hassasiyetini ve Allah’tan korkmuyorsa bari kuldan utanmasını, en azından utanır gibi yapmasını, bu herzesini cami dışına saklamasını beklerdim. Adam hem imam, hem de başka bir yer bulamamış gibi camide yapıyor aşna fişnesini. İmamımız bunu hem de camide yapıyorsa toplumun diğer bireylerine bir şey söyleme hakkımız var mı? İmamın bu osurması cemaate nasıl tesir eder varın siz düşünün.
Ne günlere kaldık! Yazık! Hem vallahi, hem billahi!
Not: Salihli’de meydana gelen bu menfur olay bireysel bir olaydır. Tüm Diyanet camiasına teşmil edilemez.