Yıllardır ağzımızın tadını kaçıran, bir başka işe yönelmemizi sekteye uğratan, uğruna binlerce can verdiğimiz, devletin tüm imkanlarını seferber ederek mücadele ettiği terörle mücadele, hız kesmeden her yerde devam ediyor. Buna paralel olarak terör ve teröriste yardım ve yataklık, alınan tüm tedbirlere rağmen bitmediği gibi mantar gibi üremeye veya ayrık otu gibi çıkmaya, dal-budak salmaya devam ediyor. Öldürsek de bitmiyor, yargılayıp cezaevine koysak da bitmiyor, başkanlıklarını düşürsek de bitmiyor. Teröre destek veriyor diye aldığımız belediye başkanlarının yerine atadığımız kayyumlar, tüm imkanları seferber ederek atandığı şehri imar etmeye çalışıyor. Yeni bir seçim yaptığımızda teröre destek veriyor dediğimiz başkanlar veya bir başka kopyası, daha fazla oy yüzdesi ile yeniden başkan seçiliyor. Sonuç, tekrar başa dönüyoruz. Yani kellim kellim la yenfeu.
Terörle mücadelemizin sonucu hep böyle değil mi? Neyi yanlış yapıyoruz da sonuca ulaşamıyor ve bataklığı kurutamıyoruz? Sonuçta bataklık sivrisinek üretmeye devam ediyorsa terörle mücadelede sonuç alıcı yeni yol ve yöntemler bulmamız gerekir diye düşünüyorum. Çünkü şu ana kadar bu alanda attığımız her adım, terörü bitiremediği gibi destekçilerini de kesemedi. Öyle atış yapmalıyız ki attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değmeli. Nedense bizim attığımız her taş, kötü huylu kanser hücresi gibi vücudun her bir tarafına yayılıyor.
Sonuç alınamıyorsa terörü ve destekçilerini kendi haline bırakacak değiliz elbet. Ama polisiye tedbirlerle ve kanundan aldığımız yetkiyi kullanmakla olmuyor bu işler. Toplumsal barışa da hizmet etmiyor. Yaptığımız her tasarruf terörle mücadele kadar toplumsal barışa da hizmet etmelidir. Bunun için önce;
*Adalete güven tesis etmeliyiz. Herkes ve her kesim adalete güvenmeli.
*İdarenin kısa süreli görevden uzaklaştırmasının dışında her türlü görevden alma ve ihraç mahkeme kararına bağlanmalı. Mahkeme kararı kamu vicdanını rahatlatmalı. Halk adalet yerini buldu demeli.
*Cezaevlerimiz içeriye giren suçluyu eğitecek şekilde düzenlenmeli, verilen cezalar caydırıcı olmalı. Hapisten çıkan tövbekar olarak çıkmalı.
*Terör ve terörist olanlarla teröre yardım ve yataklık yapanların arasındaki organik ve inorganik bağı kesecek ikna edici bir dil ve üslup geliştirilmeli. Bu aşamada asla diyalog kesilmemeli. Kimse ötekileştirilmemeli. Kimseye toptancı davranılmamalı. Kendimizi daha iyi anlatacak ortamlar geliştirmeliyiz.
*Terörün dış bağlantısını kesmek için iyi bir diplomasi yürütülmeli. Çünkü hiçbir terör örgütü dış bağlantı olmadan yaşayamaz.
*Terör örgütüne katılan insan gücü ve maddi destek kesilmeli. Devlet istihbaratı aracılığıyla iyi bir iz sürmeli. Örgüte katılma meyli olanları yakın takibe almalı. Örgüte katılımın önü kesilirse terör uzatmalara oynar.
*Terörle bağı, kuvvetli bulgulara dayalı kişilerin seçimlerde aday yapılmamasının tedbirleri alınmalı.
*Başta belediyeler olmak üzere terör örgütlerine destek veren kurumlar sıkı ve sürekli denetimden geçirilmeli.
*Her türlü yargılamalar adil olduğu kadar hızlı olmalı.
*Düşüncesi, milliyeti ne olursa olsun doğuştan gelen haklar verilmeli.
*Silah çeken, bomba patlatana karşı devlet yumruğunu balyoz gibi indirirken diğer taraftan halkının tamamına şefkat elini uzatmalı.
*Ortak yaşamanın yollarını bulacak projeler geliştirilmeli.
Anlatmak istediğim polisiye tedbirlerden ziyade terörü kökten çözecek kalıcı tedbirleri uygulamaya koymamız gerekiyor. Tüm bunları yaparken de yapacaklarımızın makul izahını yapmalıyız. Herkesi olmasa da çoğunluğu ikna etmeliyiz. Öyle şeyler yapmalıyız ki her attığımız taş hedefine isabet etsin ve vurduğu yeri tedavi etsin.