Bir aydır sol azı dişimle yemek yiyemez oldum. Hep sağa yüklendim. Baktım ben inat, o inat…Sonunda beni yıllardır sırtlayan, kahrımı çeken dişimi göstermek için özel bir diş polikliniğinin kapısını çaldım. Kanal tedavisinden önce yazdığı antibiyotiği kullanmam gerektiğini söyledi. Kullanmasam olmaz mı dedimse de “Kanal tedavisi yapılan bazı dişler sonradan sancı yapabiliyor. Kullanman gerekiyor, bu ilacı aile hekiminize yazdırabilirsiniz” dedi.
Çaresiz ile hekimime uğradım. İlacı görür görmez “yazamam” dedi. Niçin dediğimde “Antibiyotik yazma kontenjanımı doldurmuşum, uyarı geldi. Bu yüzdem yazamayacağım, kusura bakma. Yoksa sorun değil, yazardım” dedi. Kurumunuz yazdığınız toplam antibiyotiği hesaba katacağına keşke antibiyotik kullanan hastaların da bir istatistiğini çıkarsaydı. Zira kaç yıldır ne antibiyotik, ne ağrı kesici kullanmışlığım var. Keşke leblebi gibi sürekli antibiyotik ve ağrı kesici kullanan kişilere daha önce bir sınırlandırma getirseydi, dedim. “Maalesef doktorlara kota geldi,” dedi. Teşekkür edip çıktım. Özel diş hekiminin reçetesiyle antibiyotiğimi eczacıdan aldım. Mecburen kullanıyorum şimdi. Diş bu, şakası yok. Onun zaferiydi bu.
Ucu bana dokunsa da, vücudun bağımlılık sistemini yok eden bu antibiyotik kullanımını sınırlandırmakla Sağlık Bakanlığı en iyisini yaptı. Zira böyle giderse 2050 yılında antibiyotik direncinden dolayı vücudumuz tedavi edilemez olacaktır. Uzmanların dediğine göre kanserden ölenlerin sayısı 8 milyonda kalırken antibiyotik direncinden ölenlerin sayısı 10 milyonu bulacakmış. Yani antibiyotik kullanımının şakası yok. Fakat antibiyotik kullanımına sınırlandırma getirmede Bakanlık geç kaldı. Keşke bu tedbiri daha önce alsaydı. Hatta tedbirden önce bilinçsiz antibiyotik kullanımı konusunda halkı, kamu spotu başta olmak üzere değişik platformlarda bilinçlendirseydi, belki birinciliğimiz olmazdı ama daha iyi olurdu. Belki de halktan önce başta aile hekimleri olmak üzere doktorları bilinçlendirip “Olur olmaz ilaç yazmayın, hele antibiyotik yazımında çok dikkatli olun.” deseydi. Doktor ve hastanın dışında ilaç mümessillerini bir yere toplayıp “İthal ettiğiniz ilaçların satışını yapmak için reprezantlarınızı doktorların peşine takmayın. Tamam, bu işin ticaretini yapıyorsunuz, para kazanmanız gerekiyor ama hayatta her şey para değildir. Bu halkın sağlığı daha önemli. Siz çikolata reklamı yapar gibi ilaçların özellikle antibiyotiklerin pazarlamasını yaparsanız parasını yediğiniz bu millete en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.” deseydi çok daha iyi olurdu.
Gecikmiş olsa da olur-olmaz antibiyotik kullanımına devletin el atması, bunun için bir seferberlik başlatması yerinde bir karar. Umarım bu konudaki hassasiyetini devam ettirmede süreklilik gösterir. Doktorundan, hastasına, ilaç mümessillerine varıncaya kadar devletin başlattığı bu seferberliğe destek vermemiz gerekiyor. Bundan sonra ilacın en fazla yazıldığı halk dilinde “İlaç yazma merkezi” diye maruf olan aile hekimliklerimiz, sadece antibiyotik yazmada değil, diğer ilaçları yazma konusunda da biraz cimri davranırlar. Öyle her kapısını çalan hastaya reçete yazma yoluna gitmezler. Eczacılarımız da bakkal dükkanında satış yapan görevli gibi eczaneye uğrayan kişilere reçete olmadan antibiyotik ilaçları verme yoluna gitmezler.