Takvim yapraklarına göre bahar gelen memleketimin dört bir yanından vefat haberleri geliyor. Bu salgın illeti birer birer alıp götürüyor yurdum insanını…
Koronavirüs salgını dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de hızla artmaya devam ediyor. Gündemin birinci maddesi olması nedeniyle bu salgın ile ilgili defalarca ben ve diğer meslektaşlarım sütunlarımıza taşıdık. Bu sebeple çok da detaylara girmeye gerek görmüyorum. Maske, mesafe, temizlik dedik ve demeye de devam ediyoruz, avaz avaz bağırıyoruz ama nafile…
Ben ve diğer meslektaşlarım zaman zaman toplu taşıma araçlarındaki yoğunluğa dikkat çekiyoruz. Toplu taşıma araçlarındaki yoğunluğun hastalığın artmasına davetiye çıkardığından defalarca bahsettik. Hala toplu taşıma araçlarında insanlar balık istifi yolculuk ediyor. Konuyla alakalı geçenlerde bu virüs hadisesinde uzman bir hocamız da bizler gibi toplu taşıma araçlarının hastalığın yayılmasındaki etkilerini açık açık dile getirdi. Dedi ki; “Toplu taşıma araçlarını zaman zaman kullanıyorum. Gerçekten de çok kalabalık. İnsanlar arasındaki mesafe 1-2 santimi bulmuyor. Virüsün artık daha çok bulaştığını söylüyoruz. Toplu taşımadaki kalabalıkların azaltılması gerekiyor.”
Nisan ayı geldiği zaman bir parkta oturup, sırtını güneşe vererek kemiklerini ısıtan yaşlıları görür ve sevinirdik. Sevda türküleri söyler, yerimizde duramazdık. Yağmurda ıslanır, akşam esintisinde muhabbet ederdik dostlarla. Şimdilerde herkes karamsar, üzgün, dertli, sıkıntılı. Öte yandan memlekette yeteri kadar aşı olup olmadığı kulislerde tartışılırken, sokakta bunu dert eden yok.
Bu mübarek Ramazan ayında salgının artık bitmesi ümidiyle, haftaya görüşmek dileğiyle. Hoşça kalın…