Fransa ve Lübnan
1916 Sykes-Picot anlaşmasıyla İngilizler Suriye ve Lübnan’ı Fransa’nın nüfuz alanı olarak tanıdı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa, Osmanlı İmparatorluğu’nun Suriye eyaletinin kuzeyini tümüyle işgal etti. Fransızlar 1920’de Lübnan bölgesini Şam’dan tamamen ayırdılar ve 1943’te bu bölgenin bağımsızlığını adeta dikte ettiler. Suriye Lübnan’ın bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı. Aksi halde Fransa Suriye’nin bağımsızlığını vermeyecekti. Bağımsızlıktan bu yana ülke, bölgesel bir finans ve ticaret merkezi konumunu, her geçen gün biraz daha kaybederek de olsa, kısmen korudu. Osmanlı Devleti zamanında İstanbul limanından sonra en büyük ticari faaliyetin olduğu ve en fazla gümrük vergisinin alındığı Beyrut limanı, bağımsız Lübnan devrinde önemini korumakla birlikte, Arap-İsrail savaşları, Lübnan’daki iç savaşlar ve bölgedeki kaos nedeniyle istikrarlı büyümeden hep uzak kaldı. Etnik, mezhepsel ve dini çatışmalarla iç içe geçmiş siyasi çatışmalar, zaman zaman yakalanan istikrar ortamına hep darbe vurdu. En iyimser tahminlere göre 150 bin cana mal olan Lübnan’ın 15 yıllık iç savaşı (1975-1990) ülkenin bir kaosa sürüklenmesine neden oldu. İç savaş bittikten sonra da sular durulmadı. Soğuk Savaş bittikten sonra bölgede ve Lübnan’da tazelenen barış umutları da boşa çıktı. Yıllarca sürerek umutları tüketen sosyal ve siyasi istikrarsızlık ülkenin potansiyelini yok etti. Etnik, dini ve mezhepsel ayrılıklara dayanan hizipçilik Lübnan siyasi yaşamının önemli bir öğesi oldu. Komşu Suriye, büyük güçlerin desteğiyle 1976 yılında Lübnan’ı işgal etti. 1976’dan 2005’e kadar Lübnan’ın dış politikasını ve iç politikalarını ve ordusunu domine eden Suriye 2005 yılında askerlerini ülkeden çekmek zorunda kaldı. Lübnan Başbakanı Refik Hariri’ye düzenlenen suikastın sorumlusu olarak suçlanan Suriye, uluslararası toplumu ikna edici açıklamalar yapamadı. 2005 Hariri suikastına kadar İran Lübnan’da çok etkindi. Suikast sonrasında Suriye gibi İran da prestij kaybına uğradı. Suriye, Lübnan’daki askerlerini çekmek zorunda kaldı. İran’ın desteklediği Hizbullah ise özellikle İsrail’in 2006 yılındaki saldırısına karşılık verdiğinden, güçlenerek yoluna devam etti. 2018’deki seçimlerden sonra Hizbullah tekrar güç kazandı. Hizbullah’ın İsrail’e karşı prestij kazanması Lübnan içindeki taraftarlarının sayısını artırdığı gibi, maddi imkanlarını da güçlendirdi.