Okul Öncesinde Yaşanan Çıkmaz
Pandemi sürecinde alınan bazı kararlar, halk nezdinde makul, mantıklı ve tutarlı bulunmamaktadır. Bu kararlara halk nezdinde, ciddi eleştiriler ve tepkiler gelmektedir. Bunlardan bir tanesi de, okulların açılması, kapatılması süreçlerinde alınan kararlardır. Çocukların yaş gruplarına göre risklerinin değerlendirilmemesi, uzaktan eğitim alamayacak (okul öncesi, 1. ve 2. Sınıfların) öğrencilerin uzaktan eğitime adapte edilmeye çalışılması, sınav dönemi olan çocukların (8. ve 12. sınıfların) mağdur olması gibi birçok problemle karşılaşıldı. Maalesef yaz döneminde Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı, a, b, c planlarının yeterli olmadığı, bir bütünü tam olarak kapsamadığı gözlemlendi.
Dünya ölçeğinde, genel olarak en son kapatılan okullar iken, ülkemizde ilk kapatılanın okullar olması, bu süreçte eğitimin göz ardı edildiğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkmakta. İleride bu yaşananların telafisini yapamama durumunda, kayıp bir nesil oluşma ihtimalini göz önünde bulundurarak hareket etmeliyiz. İlgililer, eğitimciler ve aileler bu hususu muhakkak takip etmeliler.
Hele okul öncesinde yaşananlar kurumları, öğrencileri, aileleri fazlasıyla mağdur etti. Telafisi olmayan okul öncesinde, ailelere öyle bir algı oluşturuldu ki, çocuklar kreş ve anaokulları haricinde her yere gitti. İlkokula başlayacak olan öğrenciler tam bir eğitim alamadıkları gibi, kaynaştırma öğrencisi olan çocuklarında birçok kazanımları boşa gitti. Diğer tarafta, zorunlu olmayan bu kurumları ilgili bakanlıklar sadece çalışan ailelerin taleplerine göre açtı veya kapatmadı. Diğer bütün sektörler açıkken, bu kurumların kapatılması kurum sahipleri ile tüm çalışanları mağdur etti.
Pandemi sürecinin belirsizliği nedeniyle, ilk etapta okullar kapatıldı. Okullar 16 Mart’ta kapatıldıktan sonra, 1 Haziran’da vaka sayılarının olumlu gitmesinin yanısıra çalışan ailelerin talepleri doğrultusunda alınan ani bir karar ile tekrar açıldı. Neredeyse gereken hijyen talimatlarını uygulama fırsatı bulamadan açılan kurumlar, aldıkları tedbirler ile kurumlarını, çocuklara hızlı bir şekilde hazırladılar. 1 Haziran’dan bu yana açık olan özel okul öncesi kurumlarda, hijyen ve temizlik kurallarını önceden de hassasiyetle uyguladıkları için risk boyutunu artıracak herhangi bir bulguya rastlanmadı. Bu süreçte çocukların süper taşıyıcı olmadığı, en düşük risk grubunda oldukları da yapılan çalışmalar ile belgelendi.
Ancak bunlara rağmen, okulların tekrar kapatılması kararı ile okul öncesinde aşağıda özetini sıraladığımız süreç yaşandı.
17 Kasım 2020 - Yayınlanan genelge ile tüm okullara 4 Ocak tarihine kadar ara verildi.
18 Kasım 2020 - MEB yüz yüze eğitim özel anaokullarında da olmayacak diye, duyuru yaptı.
20 Kasım 2020 - MEB ve bizzat Bakan, çalışan anne ve babaların durumu önemli, resmi özel tüm anaokulları açık kalacak diye karar aldı.
27 Kasım 2020 - Devletin resmi anaokulları kapalı kalacak, kararı il hıfzıssıhha kurulları karara bağlayacak yetki onlarda diye karar alındı.
30 Kasım 2020 - Genelge ile tüm anasınıfı ve benzeri okullar kapanacak diye karar alındı.
01 Aralık 2020 - MEB özel anaokulları açık kalacak, karar resmi okulları kapsıyor diye tekrar karar aldı. Ancak il hıfzıssıhha kurulları illere göre başka kararlar alabilir, diye belirtti.
02 Aralık 2020 - İçişleri Bakanlığı, kararın özel resmi fark etmeksizin tüm anaokulları ve anasınıfları kapalı olacak diye valiliklere bilgilendirme yaptı. Buna istinaden polisler, okulları denetlemeye çıktı ve cezalar kesildi.
Yaşanan karmaşıklığın temel sebepleri, oluşacak problemlerin önceden kestirilememesi, resmi ve özel kurumlar ayrımının yapılmaması, kurumların isimleri, hizmet alanlarının tam olarak bilinmemesinden kaynaklanan kavram karmaşasında ileri gelmektedir. Medyanın yanısıra, genelgeleri hazırlayan bürokratların bu kavramları tam bilmemesi, ya da genelgelerde dikkatsizlikten ve doğru ifade edilmemesinden dolayı, yayınlanan genelgeler tam anlaşılmamakta ve diğer bakanlığın alanına müdahaleye sebep olmaktadır.
Okul öncesin eğitim kurumları hem Milli Eğitim Bakanlığına (MEB), hem de Aile Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığına (AÇSP) bağlı bulunmakta. Milli Eğitime bağlı okul öncesi kurumlar anaokulları, anasınıfları, bağımsız anaokulları olarak geçmek ve 4-6 yaş (36-71 ay) grubuna hizmet vermektedir.
Aile Çalışma ve Sosyal Politikalara bağlı okul öncesi kurumlar ise kreş 0-3 yaş (0-35 ay), gündüz bakımevleri ise 3-6 yaş (24-71 ay) arasına hizmet vermektedir. Bunun yanısıra yine bu bakanlığa bağlı Çocuk kulüpleri 7-14 yaş aralığında bulunan ilkokul ve ortaokul öğrencilerine hitap etmektedir.
Temel yaklaşım itibariyle Milli Eğitim okul öncesi kurumlarına daha çok eğitim veren kurumlar olarak bakılmakta, Aile Çalışma ve Sosyal Politikalar ise bakım hizmeti veren kurumlar olarak görülmekte ise de, okul öncesi hizmet veren her iki grupta bulunan kurumlar aynı şekilde bakım ve eğitim hizmeti vermektedir. Bağlı oldukları bakanlıkların farklı olması, yaş gruplarının yapılandırılması haricinde işleyişleri açısında birbirinden çok farklı kurumlar değildir.
Buna rağmen kurumların kapatılması sürecinde, resmi ve özel ayrımının tam yapılmaması, MEB’e bağlı kurumlar kapatılırken, ASP’ye bağlı kurumların açık kalması ciddi bir çelişki doğurmakta. Kararların önceden bildirilmemesi ve süre tanınmaması, kapanan okullar yönünden kurumları ve çalışanları, hizmet alanlar tarafından aileler ve öğrencileri mağdur etmekte, diğer taraftan hizmet alanı olarak birbirine çok yakın olan kurumlar açısında haksız bir rekabete sebebiyet vermektedir.
Bizim görüşümüz, okul öncesi dönemin önemine binaen, riskin en düşük seviyede olması, çalışan ailelerin mağdur olmaması, bu yaş gruplarının uzaktan eğitime tabi tutulamaması v.b. birçok nedenden hem Milli Eğitime bağlı kurumların, hemde Aile ve Sosyal Politikalara bağlı kurumların açık kalması gerekmektedir. Sektörü ilgilendiren yüzbinlerce kişi tarafından, u yanlışın biran evvel düzeltilmesini yetkililerden bekleniyor.
Aile ve Çocuk Danışmanı
Özcan Dalgıç