Köşe yazılarına baktığımız vakit, en çok yazılan konulardan birinin tarih olduğunu net bir şekilde görürüz. Millet olarak tarihten kopamamamızın tezahürü müdür, değil midir bilemem ama bilen bilmeyen herkes ‘tarih yazıyor’.
Maalesef köşe yazıları uzunca bir süredir, yanlış bilginin yayılmasında önemli bir aracı olarak görülebiliyor. Yazarların yaptıkları hatalar arşivlere ve insanlara kalıcı ve önemli ölçüde sirayet ediyor. Bugün Türkiye’de günlük faaliyet gösteren yayınlarda ya da farklı mecralarda 3 bin kişi yazıyor. Resmen köşe yazarlığı açlığının Afrikası haline geldik. Herkes her konuda fikir sahibi ve dolmadan taşmak isteyen birçok insan var. ‘İçi boş’ şahsiyetler bile kendi dimağını sorgulamaksızın bu işe bodoslama giriyor. Tetikçiler de var tabi. Tarih konusunda yazanlar çoğaldı. Herkes bir şeyler anlatıyor…
Milletçe tarihimize bağlıyız. Ama herkesin kafası bir karışık. En bağlı olduğumuz şey tarih ama en cahil olduğumuz konulardan biri de tarih. Ne enteresan değil mi? İşin kötüsü cahili olduğumuz bir konuda yönlendirilmemiz de çok kolay oluyor. Tarih konusunda yazmak tabi ki de yararlı ama çok dikkatli olunması lazım. Titizlikle araştırılması, yanlış anlamalara mahal verilmemesi gerekiyor.
Toplumun sürekli istediği ve bilgisine aç olduğu bir konudur tarih. Bundan dolayı kendini alanında ispatlamış tarihçilerin insanlara yetebilmesi mümkün değil. Tarih yazmak da öyle para kazanma, kese doldurma maksadıyla yapılmamalı. İş buraya kaçınca popülizme dönüyor. Saçma sapan, gerçekle alakası olmayan şeyler tarih diye yazılabiliyor. Bu tehlikeli. Çünkü tarih geçmişi anlatır. Geleceğimizi karartacak geçmiş anlatımı zehirdir, zarardır.
Bakış açısı olmadan yazılmalıdır tarih. Şahsi görüşlerle tarih yazılmaz. Şu şöyle olsaydı, bu böyle etseydi diye yorum katılmaz. Tarih, olmuş ile ilgilenir, olması gerekenle değil. Bunun bilincinde olunmalı. Tamamen ilginçlik olsun diye, tatmin olmak için, yalan olduğunu bilerek, menfaat, para, dalkavukluk için art niyetli bir şekilde uydurma tarih yazılmasın.