Danıştay’ın beş yıl önce kaldırılan andımızla ilgili olarak Türk Eğitim Sen’in açmış olduğu davaya olumlu karar vermesinin ardından siyaset dünyası toz duman oldu. İttifaklar bozuldu, herkes ya andımızın yanında yer aldı ya da andımızın karşısında oldu.
“Türk’üm doğruyum çalışkanım” diye başlayan andımız şimdi ülke gündeminin ortasındaki yerini aldı. Son olarak Milli Eğitim Bakanlığı temyiz hakkını kullanarak kararı temyiz etti. Şimdi andımızın farklı gruplar arasında farklı algılanması da görülüyor.
Bir sürü sivil toplum örgütü ve gençlik teşkilatları ile MHP andımızdan yana tavır koyarken, bir o kadar kişi de andımızın okunmamasından yana tavır koymaktadır. Aslında “Türkiye Cumhuriyeti içerisinde yaşayan herkes Türk’tür” diye yıllardır söz etmiyor muyuz?
O zaman “Türk’üm doğruyum çalışkanım” diye başlayan ve “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye sona eren andımızdan neden rahatsız oluyoruz. Andımız son yıllarda dünya ülkelerinin de büyük önem verdiği ülkesel milliyetçiliğin yükselmesinin nedeni olamaz mı?
Türk kelimesini ırkçılıkla bağdaştırmaya çalışanlara hayret ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Türk, Çerkez, Kürt, Tatar, Arap, Boşnak,Laz vb. bütün grupların ortak noktaları Türk olmak değil midir? Bütün bu gruplar Türkiye Cumhuriyeti’nin güzel bir mozaiğini oluşturmuyor mu?
Çocuklarımıza her sabah çalışkan ve doğru olmayı öğreten söylemlerle derslere başlamasının ne sıkıntısı olabilir ki? Her konuda örnek aldığımız medeni ülkelerin bir çoğu andımıza benzer söylemlerle çocuklarını okula alıyor. Bunun en güzel örneği Japonya.
Andımızın nasıl ve ne şekilde okutulacağının tartışılacağı yerde, andımızı yok saymak, gerçekten çok acı. Ulu Önder Atatürk’ün açtığı yolda yürüyecek olan gençlerimiz yine de “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diyerek başlıyor ve “ Ne mutlu Türk’üm diyene” ile bitiriyor