24 Haziran Pazar günü yapılacak seçim çalışmaları nedeniyle siyasiler yoğun çalışmalar yaparak vatandaşa kendilerini anlatmaya çalışıyor. U yoğunluğun içerisinde yüzümüzün biraz olsun gülmesi, günün stresinden uzaklaşmak adına sizler için aşağıya birkaç fıkra nakledeceğim. Yüzünüzün her zaman gülmesi temennilerimle.
SİYASİLERİ BİLİRSİN
Bir seçim çalışmasına giden ve içinde yalnızca siyasetçilerin bulunduğu bir minibüs gece yarısı kaza yapmış. Hiç kurtulan olmadığı söylenmiş. Yardıma gelen bazı kişiler, vefat eden siyasileri hemen gömmüşler. Ertesi gün olay mahalline gelen polis, kazadan sağ kurtulan olup olmadığını sormuş. Vefat eden siyasileri gömenlerden biri kafasını kaşıyarak “Valla…” demiş “Bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama siyasileri bilirsin, doğruyu söylemezler”
BİSİKLET
Bir meydanda seçim çalışması yapılacakmış. Kahveye giren polis “Biraz sonra siyasiler gelecek, kapının önündeki bisikleti kaldırın” uyarısında bulunmuş. Bisikletin sahibi “Bisikleti zincirledim, bi şey olmaz” diye cevap vermiş.
SİZDEN DUYMAK
Başbakan görevden ayrılmış, ertesi gün telefonu çalmış. Arayan kişi “Sayın Başbakanla görüşmek istiyorum” demiş. Eski başbakan “Ben artık Başbakan değilim” diyerek telefonu kapatmış. Biraz sonra aynı kişi tekrar arayarak aynı istekte bulunmuş, bu bir kaç kez tekrarlanınca sinirlenen eski Başbakan “Beyefendi, Başbakanlıktan ayrıldığımı söylüyorum, tekrar tekrar niçin arıyorsunuz” deyince, arayan kişi “Kusura bakmayın efendim” demiş “Bunu sizden duymak, beni çok rahatlatıyor da.”
GELECEK SEÇİM SONUÇLARI
Bir ülkede Devlet radyosunda haberler verilirken spiker şöyle diyor:’Son aldığımız habere göre dün akşam Başbakanlık binasına giren hırsızların, gelecek hafta yapılacak olan seçim sonuçlarını çaldıkları anlaşılmıştır.’
SEÇİLMENİN YAŞI OLMAZ"
Genç aday gene yaşlı güngörmüş adaya sordu :
" Üstad, hangi yaşta evlenmeli ? "
" Oğlum evlenmenin yaşı olmaz. Kadın, ilkin erkeğin sevgilisidir. Sonra
eşi olur. Daha sonra da dadısı..."
AL SENİ ARIYORLAR
ÜÇ aday, parti merkezinde oturmuş, sohbet ediyorlarmış. Laf genel başkandan açılmış, biri atılmış:“Beyefendi beni çok sever, her öğle yemeğinde beraber oluruz, memleket sorunlarını tartışırız!”
Palavranın sınırı var mı? İkincisi, genel başkanla yakınlığını anlatmış:
“Her gün beni odasına çağırır, memleket ve parti meselelerini konuşuruz, telefon çalınca sekretere ‘meşgulüm, sonra arasınlar’ der!” Dedik ya, palavranın sınırı yok!
Üçüncü öyle bir sallamış ki:
“Ben de her gün beyefendinin odasına girerim, memleket meselelerini konuşurken, telefon çalar, açar ‘bir dakika’ der ve telefonu bana uzatır:
-Al seni arıyorlar, konuş!”