İçinde bulunduğumuz ramazan ayını hakkıyla yaşamak ve ramazan ayının hakkını vermek gerekmektedir. Şimdiye kadar özel hayatımızda yaşadığımız hızlılıklara biraz mola vererek hayatımızı normale bindirmeliyiz.
Günümüzde insan, maddi hayatındaki hızlılığın yanı sıra manevi ortamlarda bile her şeyin hızlı olanı, namazın hızlı olanı, orucun hızlı olanı, Kur'an-ın hızlı okunanı, hatimin de, mukabelenin de hızlı olanı dikkate alınır oldu. Buna paralel olarak jet imamlar teravih kıldırır oldu.
Gündelik hayatımızda arabanın hızlı olanı, telefonun, bilgisayarın hızlı olanına talip oluyoruz. Bu kadar hız bazlı yaşam ve algı, doğal insan yaşamında insanla ne kadar uyumlu ona bakmıyoruz. Aslında hız insan tabiatına aykırıdır. Hız beraberinde olumsuz bir çok şeyi de barındırmaktadır.
Hızı ele alırken, hız ortamında yaşamaya çalıştığımız ve boğulduğumuz şu günlerde ramazan ayı geldi hoş geldi. Ramazan, bize biraz dur, dinlen ve rahatla demektedir. Bizleri ramazana ulaştıran rabbimize şükrederken ramazanı hakkıyla anlayan ve onu içselleştiren, gereği gibi idrak etme gayreti içerisinde olmalıyız.
Ramazan da oruç tutarak aç kalacaksın ki açın halinde anlayacaksın. Sonra elini ve ayağını dünyevilikten çekecek içe dönerek kendinle muhakeme edeceksin. Sonra etrafının haklarına saygı gösterecek, orucu böylelikle anlamdıracaksın.
Özellikle çocuklarımıza ramazanı ve orucu iyi anlamlandırmak ve hayatlarında farklı bir süreç olduğunu göstermeliyiz. Onları oruç tutmaya özendirecek davranışlar içinde bulunmalıyız. Oruçlu iken yaptığımız davranışlarla onlara örnek olmalıyız.
Çok çocuktan duymuşsunuzdur. Ramazanın, orucun gelmesini istemiyorum dediklerini, neden diye sorulduğunda da, “Babam oruçlu iken daha gergin, agresif, sinirli çekilmez oluyor, birde açım çekil başımdan diyor.” Dediklerini. Ramazan ayını elimizle dilimizle ve gözümüzle yaşamayı ve ramazan bereketinin üzerimize yansımasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.