İnsanlar hayatlarının büyük bir bölümünü boş bir koşuşturmayla ve hayal peşinde koşturmakla geçirmektedir. Kendilerinin bir hedefi olmadan, bir davaya inanmadan yaşayıp gidiyorlar.
Hayatlarını kazanmak adına çaba gösteren insanlar, bu hedeflere kendini adapte etmekte ve böylece zaman akıp gitmektedir.Kimisi çocuğunu özel bir okulda okutmak, kimisi yazlığının ve arabasının olmasını sağlamak,kimiside yurt dışına tatile gitmek için çabalamaktadır.
Böyle düşünen kimseler sadece günü kurtarmakla yetinmektedir. Ancak insanlar mutlu olamamaktadır Çünkü bu yapının sonucunda mat bir yüze, donuk bakışlara, derin düşünmeyen bir akla, körelmiş bir kalbe ve heyecanını yitirmiş bir ruh haline gelmekteler.
Bu kişler sadece maddeye bağlı yaşamakta, madde hayatlarını esir almaktadır. Durum böyle oluncada sadece istediklerini görüyor, gördüklerine de inanıyorlar. Kendilerinden başka kimseye de bir faydaları olmuyor.
Onlar sadece kendilerini düşünürken, Mısır’dan, Suriye’den, Irak’tan, Arakan’dan ve Doğu Türkistan’dan bi haber yaşamaktalar.Buralarda yaşayan Müslümanlara ve katliamlara gözleri kapalı bakmaktalar.
İslam kardeşliğinden ve İslam ülkelerindeki yaşanan katliamlardan habersiz, gözleri ve kalpleri kapalı yaşıyorlar. Ancak özellikle Müslümanların çırpınıp bir kendilerine gelmeleri gerekmektedir. Dünyada İslam karşıtlığının arttığı günümüzde, inananlarında birbirinin dertleri ile dertlenmesi ve Müslüman’ın Müslüman’a yardımcı olması gerekmektedir.İnancımızda bunu söylemiyor mu?