Özellikle son yıllarda yaşanan olayların ardından hepimizin sorduğu bir sorudur. “Neden bu memleket düzelmiyor?” diye başladığımız konuşmalarda herkes kendince bir şeyler söyler ve memleketin düzelmesi için kendince reçeteleri ortaya koyar.
Aslında herkes memleketin düzelmesi için üzerine düşen görevi büyük bir özveri ve kararlılıkla yerine getirmelidir. Aslında bencilliğin, düzensizliğin, riyakarlığın, sahte karakterlerin, yalancı yüzlerin artık toplumda içselleştirilmişse o toplumun da sürekli sorunların olacağı muhakkaktır.
Günümüz politikacıları aklı selim insanlar, eğitimciler, toplumun ekonomik istikrar, büyüme, küresel aktörlerle mücadele, siyasi manevralarla gündeme oturma gibi söylemleri oldukça fazla ama toplumda şiddet, bozukluklar, düzensizlikler, kaos, toplumsal cinnetler, psikolojik vakalar, eğitilmemiş insan gücünden bahsedenler muhalefette kalmaktadır. Erdemlilik gösterip, bazı şeyleri değiştirmek, bir yerden başlamak elzemdir.
İnsanların hatalarından vazife çıkarıp, hemen yargısız infaz etmek yanlıştır. Öfke anında duygularına gem vurup, hemen karşısındakini cezalandırmamak erdemliktir. Çünkü öfke insanın duygularını köreltiyor.Tüm iyimser tarafları yok oluyor. Affetmek büyüklüktür. Affetmekten çekinmeyelim.
Dünyanın en güzel duygusu insanın diğer insanla iletişim kurup, anlaşmasıdır.Ama maalesef modern toplumlar mekanikleşen insan ilişkileri, geleneksel bir çok değere darbe vuruyor.Birbirinin sorunlarına duyarsızlaşma, komşuluk ilişkilerinin betonlaşması, kaprisle üstünlük kompleksine kapılma, nasıl çıkar elde ederim zihniyeti, cimrileşen yürekler, sevgi ve saygıdan soyutlanan bedenler.Hepsi insanın nasıl birbirinden uzaklaştığı ve yabancılaştığının emareleridir.
Her gün aynı senaryolar yazılıyor. Dünya menfaatine kanıp, yanı başındaki insanları görmüyorsan, vefa, merhamet duygularından yoksunsundur. Sadece kazanmak, yükselmek için şeref, haysiyet ve kul hakkını göz ardı etmek büyük bir yılgınlıktır.Neden bu memleket düzelmiyor.Ama topluma karşı sorumluluklarımızı unutmuşsuz.Her şeye kayıtsız kalıyoruz.O zaman bir tuhaflık var bu işte.
Herkes dünyanın kendi etrafında döndüğünü ve kendi eksenini ve çapını artırmayla uğraşıyor. Hak ve adalet kavramalarını küreselleşen dünyada tesis etmek oldukça zorlaşmış. Bazı insanlar delalete düşmüş, yoldan çıkmış, paranın oyuncağı olmuştur. Kişisel mutlulukları benimsemiş, egoistçe kendini tatmin eden insanlar, belli bir zamandan sonra başkasına muhtaç ve aynı duyguları besler. Ruhsuzlaşan insanlar olduğu müddetçe bu memleket düzelmez.