Toplumları ayakta tutan ve onların geleceğe taşınmasını sağlayan değerlerin arasında hiç şüphe yok ki milli ve manevi değerler vardır. Bir milletin geleceğe emin bakması için bu değerlerine sahip çıkmalıdır.
Aksi takdirde bir devleti yıkacaksan, önce aile yapısını bozacaksın, derler. Bu doğru bir tespittir. Çok şükür biz, toplum olarak henüz vahim bir durumda değiliz. Ama yapmamız gerekenlerin de yeterince bilincinde olduğumuzu da söyleyemeyiz.
İş işten geçmeden her birimiz aile bağları, komşuluk, akraba ve toplum ilişkilerimizi gözden geçirmeliyiz. Çocuklarımızı, bu değerler ile yetiştirmeliyiz. En iyi ders anlatılarak değil, örnek olunarak verilen derstir. Bu sebeple biz yaşayacağız ki çocuklarımız da bizden görsün, bir anlamda bizi taklit etsinler.
Dinî bayramlarımızda eş, dost ve akraba ziyaretleri yapıp, onların hayır duasını almanın önemini çocuklarımıza anlatalım.Düğünlerimizde, neşeli günlerimizde hep beraber sevinmeyi, üzüntülü ve yas günlerimizde ise hep beraber üzülmeyi bilelim.Mutlu aile ve mutlu toplum olabilmek için bazı durumlar vardır ki, bunları kişinin kendisinin değil, bir toplumun sorunu olarak görelim.
Buna örnek vermek gerekirse; kadına şiddet en başta gelir. Şiddet gören kadınlara destek verirken, şiddeti uygulayana dur diyebilelim. Ona yaptığının hata, günah ve çok ağır bir suç olduğunu hatırlatalım.
Diğer bir örnek de madde bağımlılığı olabilir. Çevremizde bu illete tutulmuş kişiler özellikle gençler varsa bunlara kendi çocuklarımız gibi sahip çıkalım. İlletin batağında olanları, kendi canımızmış kabul ederek, kurtulması için elimizden geleni yapalım. Daha da önemlisi o illete bulaşmayı engellemek için gerekenleri yapalım.
Güzel alışkanlıkların, manevî ve kültürel değerlerin birçoğu bize atalarımızdan miras kaldılar. Biz, atalarımızın kemiklerini sızlatmama adına değerlerimize sahip çıkalım, gelenek ve göreneklerimizi yaşayalım ve yaşatalım. Unutmayalım ki millet olmak yüzlerce yıllık dinî ve millî muhteva ile şekillenmiş değerler bütününün, kuşaktan kuşağa aktarılması ile gerçekleşir.