Konya basınının büyük isimlerinde Seyit Küçükbezirci ağabeyden aldığım birkaç tadımlık Konya fıkralarını sizinle paylaşmak istedim. Umarım neşeli bir Pazar geçirirsiniz.
“ÜLEN ÖLEN SEN DEĞİLSİN”
Tayib Ağa’nın bir dostu vefat eder. Cenaze namazı Kapı Cami’nde kılınır. Cenaze Üçler Mezarlığı’na defnedilecektir. Cemaat cenazeyi alır, Üçler Mezarlığı’na doğru götürürlerken, bir ara, tabutun bir ucundan da Tayib Ağa tutar. Tayib Ağa’ya bir muziplik yapmak isteyen cemaat birbirleriyle işaretleşerek Üçler Mezarlığı’nın kapısına kadar Tayib Ağa’nın tuttuğu tabutun kolunu değiştirmezler.
Mevsim yaz, hava sıcak mı sıcak. Tayib Ağa kan ter içinde kalır ve yapılan muzipliğin farkına varır; tam Üçler Mezarlığı’ndan içeri girerken, başını tabuta doğru kaldırır; “Ülen, bilmem nesini şey ettiğimin herifi. Ölen sen değilsin, benim ülen, benim” diye seslenir.
“SAKALI CUM CUM EDERDİ”
Sedirlerli Ayşapla kocasını kaybeder. Bir gün, üç gün, beş gün bekler. Kocası eve gelmez. Sorar, soruşturur; konu komşuya; bir haber çıkmaz. Zaptiyeye gitmesini söylerler. Gider zaptiyeye kadıncağız. Derdini anlatır. Sorarlar: Kocan nasıl bir adamdı, yaşlı mıydı, genç miydi? Biraz şeklini şemalini tarif eder misin?
Kadın düşünür, düşünür cevap verir: Çorba içerken çenesi cum cum ederdi; amma, sakalı var mıydı, yok muydu vallahi bilemem.
“ALACANLI HERİF”
Ölü bekleyen aklı kıt Halil’e yine bir ölüyü beklemesini söylerler. Halil bu işe alışık. Sabahleyin gasil için gelen hocaya ve cenaze sahiplerine çıkışır: Bir daha bana böyle alacanlı cenaze bekletmeyin. Sabaha kadar herifi yatıracam diye canım çıktı. Boğazını sıkmasaydım, nah bulurdunuz bu herifi burada.
“AĞDI PAŞAM”
Büyük Önder Atatürk’ün Konya’ya her gelişinde o zamanın nüktedanlarından Paşa Kâzım, Atatürk’ün sohbetlerine davet edilir, Konya nüktelerini Atatürk’e anlatırmış. Yine Atatürk’ün Konya’ya gelişlerinde Paşa Kâzım nükteli esprili konuşmalar yapmış. Atatürk, gayet memnun yaverlerine emretmiş, Paşa Kâzım’ın cebine elli lira koydurtmuş. Huzurdan ayrılırken, Paşa Kâzım sağ tarafına yıkılır gibi, eğik bir şekilde yürümeye başlayınca, Atatürk sormuş: Ne oldu Kâzım, niçin öyle eğik yürüyorsun?”
Paşa Kâzım “Ağdı Paşam” demiş. Atatürk yaverine emir vermiş. “Öbür cebine de elli lira koyun da doğru yürüsün” diye iltifatta bulunmuş.