Kıssadan hisseler olarak anlatılan bazı hikayeler insanı derin düşüncelere doğru sürüklemektedir. Alınacak dersler vardır. Örnek olarak iki ayrı hikayeyi sizlere sunmak istedim.
EMEĞİN KARŞILIĞI
Bir fabrikada, önemli bir işlevi olan makine bozulmuştu. Makineyi onarması için kentin ünlü bir ustasını çağırdılar.
Usta makineyi dikkatle inceledikten sonra vidalardan birinin gevşemiş olduğunu gördü. Sonra da o vidayı sıktı, makinenin yeniden çalışmasını sağladı.
Sıra, bu emeğin karşılığı ödenecek ücrete gelmişti.
"Yüz milyon lira istiyorum" dedi usta.
Fabrika yöneticisi, bir vida sıkmak karşılığında yüz milyon lira ödemeyi kabul etmedi. Durumu fabrika sahibine iletti.
Fabrika sahibi ustayı çağırttı ve bir vida sıkmak için neden bu kadar çok para istediğini sordu.
"Ben yüz milyon lirayı, bir vida sıktığım için istemedim" dedi. "Bu yüz milyon liranın on milyon lirası vidayı sıkmak içindir, doksan milyon lirası ise, hangi vidayı sıkmam gerektiğini bilmemin karşılığıdır..."
Ustaya yüz milyon lira ücretin hemen ödenmesini bildiren fabrika sahibi, ustayı fabrikasına "Teknik konular sorumlusu" olarak işe aldı.
TAMİRCİ
Ünlü kalp cerrahı De Bakey, otomobilini tamire götürmüştü. Tamirci, otomobilin kaputunu açtıktan ve motoru bir süre inceledikten sonra, bir şeyler söylemek için De Bakey’den izin istedi.
“İkimiz de hemen hemen aynı işi yapıyoruz sayılır” dedi. “Örneğin ben şimdi kaputu açtıktan sonra büyük bir özenle sorunun nerede olduğunu, nereden kaynaklandığına bakacağım, bunları saptadıktan sonra ise kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım.”
Tamirci bunları söyledikten sonra, kafasını kurcalayan sorusunu da sordu:
“Söylesenize nasıl oluyor da, aynı işi yapmamıza karşın siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz, ben ise bu iş karşılığında yalnızca üç beş kuruş alabiliyorum?”
Tamircinin söylediklerini tebessümle dinleyen De Bakey, meslektaşı”nın kulağına eğildi ve şöyle fısıldadı:
“Tüm bu yaptıklarını bir de, motor çalışıyorken yapmayı denesenize…”