Yüce dinimiz İslam erkeklerin kadınlarla iyilik ve güzelliğe dayalı bir şekilde geçinmelerini emretmektedir. Ayrıca aile reisi olarak kocanın hayatı boyunca, hanımına karşı takip etmesi gereken yol haritasını çizmekte, olabildiğince nazik ve kibar olmaya çalışmasını ferman buyurmaktadır.
Dinimizin bu uyarılarına rağmen Müslüman toplum içerisinde zalimlik olarak değerlendirebileceğimiz kadına şiddet konularının hâlâ daha niçin var olduğunu anlamak mümkün değildir.
Ancak halk arasında kullanılmakta olan ve atasözü olarak nakledilen bazı ifadelerde yer alan kadını küçültücü ifadeler bizleri derinden üzmektedir. Bu sözler gerçekten biz Müslüman toplum için yüz karası cümlelerdir. Gereği gibi dinî eğitim almamış insanımız, aile yaşantısı hakkındaki bilgisini yaşadığı kültürel hayattan almaktadır.
Erkek olmanın ilk şartı hanımını baskı altına alıp dövmek, sırtından sopayı eksik etmemek, bu ifadelerde gizli olarak bulunmakta ve insanımızın şuur altına kazınmaktadır. Peygamberimizin ifadesiyle bu tip insanlar bu dinin hayırsızlarıdır, iyi insan olmayanlarıdır, yani şerlileridir, kötüleridir, zalimlerdir.
İslam kadına karşı girişilebilecek her türlü şiddetin karşısındadır ve bunun garantörü de dinin kendisidir. Bir de töre cinayeti adı altında işlenen öldürme olayları var ki başlı başına toplumsal yaralarımızdandır. Töre cinayetlerinin dinî hiçbir temeli yoktur, olamaz da.
Dolayısıyla burada cinayeti işleyen kişi açıkça katil olmakta, çok büyük bir günah işlemektedir. Kadınlara yönelik şiddetin sona ermesinin en etkili çözüm yollarından biri de kalplere Allah korkusunun yerleştirilmesidir. Allah’ı seven ve emirleri üzerine titreyen bir kalp, onun yaratıklarına karşı da şefkat ve merhamet hisleriyle dolar.
Öyleyse hanımlarımıza karşı Allah ve Resulü’nün bize çizdiği iyilik ve hakkaniyet sınırları dahilinde hareket edelim. Hayatı, kendimize ve birlikte yaşamaya söz verdiğimiz can dostumuza zindan etmeyelim.