Yazıma bir çok kişi tarafından bilinen bir hikaye ile başlamak isterim. Bir gün yolda yürüyen derviş suya düşen bir akrep görür. Derviş, suya düşen akrebi kurtarmak ister,elini uzatınca akrep sokar;
Derviş tekrar dener, akrep yine sokar. Bunu görenler dayanamayıp dervişe:'iyilik yapmak istediğin halde sana zarar verene daha ne diye yardım edersin?'derler.
Dervişin cevabı çok manidardır: “Akrebin fıtratında sokmak var,benim fıtratımda ise yaratılanı sevmek,merhamet etmek;o fıtratının gereğini yapıyor diye ben niye fıtratımı değiştireyim?'
İnsanlığın en önemli vazifelerinden biri de iyilik yapmaktır. İyilik yapmanın ayrımı olamaz. İnsana, hayvana ve tüm yaratılmış olan her şeye elimizden geldiğince yardım edeceğiz.
Çünkü iyilik,insanlığın en güzel meziyetlerindendir.
Eflatunun dediği gibi; Kötülük edebilmek ellerinde iken bütün ömrünü doğrulukla geçirmek
çok güç ve övmeye değer bir şeydir. Size zorbalık yapana iyilik ile karşılık vermeniz,sizin en güzel meziyet ve ahlaka sahip olduğunuzun göstergesidir.
Ben bunları söylerken belki de aklınıza şu gelmiş olabilir “ya kardeşim iyi niyetli olunca, iyilik yapınca insanlar suistimal ediyor, saflığa vurduruyor.” diye düşünebilirsiniz.
Evet bazı kimselerce; İyiliğe ve saflığa, temiz olan niyete sahip olmak, '”o saf bir şey, hiç bir şey bilmiyor gibi' o insanın, güzel zaafını aşağılayıcı algılanması hakikaten ağrınıza gidebilir.
Bu nedenle yaşadığınız süre içerisinde kimseyi hafife almayınız,çünkü her insan okunması gereken bir kitap ve içi nice sırlarla dolu büyük bir hazinedir. İnsanları olduğu gibi kabul ederek, onların iyilikleri için çalışmalıyız.
İyi niyetimiz suistimal ediliyor diye, iyilik yapmaktan vaz mı geçeceğiz? Tabii ki hayır. Çünkü şurası bir gerçek ki, iyi niyetin suiistimal edildiğini düşünerek iyilik yapmaktan kendini geri koyan ve bu tarz zihniyete sahip kimseler, iyilik yapmanın lezzetine varamamış ve o masumiyete sahip olmaktan nasibini almamış kişilerdir.