Ekonomik, sosyal ve ailevi problemler nedeniyle bu yıl intihar edenlerin sayısında önemli artışlar dikkat çekiyor. Çok büyük sosyal bir problem haline gelen intiharlarla ilgili olarak herkese büyük görevler düşmektedir.
Bir canlıyı öldüren bütün insanlığı öldürmüş sayılır diyen mukaddes bir dinin mensupları olarak, intihar etmenin ne kadar büyük bir günah olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Bazıları intiharı yenilgi, cesaretsizlik ve korkaklık sonucu meydana gelmiş gibi gösterselerde, aslında psikolojik bir olaydır.
Ülkemizde artan intihar vakaları konusunda yetkililerin araştırma yapması gerekir diye düşünüyorum. Cinnet anının acı bir ürünü olan intihar, geçici bir soruna kişi tarafından nihai çözüm çabasıdır.Yaşam geri getirilemez çünkü. Ölmek, evet, acılara son vermektir. Ama çekilen acılarla başa çıkmanın başka yolları da var.
Yapılan bir araştırmaya göre dünyada her 40 saniyede bir intiharın, her 3 saniyede ise bir intihar girişiminin gerçekleştiğini, son 45 yılda intiharların yüzde 60 civarında arttığını ve intiharın tüm dünyada ilk on ölüm nedenleri arasında yer aldığını bildirmektedir.
Başka bir deyişle dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kişi intihar sonucu ölmektedir. 2020 yılında intihara bağlı ölümlerin yüzde 50 artacağı ve intihar sonucu ölenlerin sayısının yılda 1 milyon 500 bin olacağı tahmin edilmektedir.
15- 24 yaş arası gençlere bakıldığında intihar hızının yüz binde 6’nın üzerine çıktığı görülmektedir. Tüm intiharların yaklaşık yüzde 25’i 15- 24 yaş arasında gerçekleşmiştir. Cinsiyete göre bakıldığında erkek intiharlarının, 15 yaş altı intiharlar hariç tüm yaş gruplarında kadın intiharlarından daha fazla olduğu, en yüksek yaşa özel intihar hızının erkeklerde 80- 84 yaş grubunda, kadınlarda ise 15- 19 yaş grubunda olduğu görülmüştür.
Milli ve manevi değerlerden kopmaya, aile içi iletişimi dağıtmaya başladığımız zaman insanlar bir çok konuyu içine atarak kendi kendini çıkmaza sokmakta daha sonra da bu çıkmaz çerisinde çırpınarak intihara yönelmektedir.
Gençlerimiz ile iyi iletişim kurarak, yaşlılarımızla ilgili olarak onları yalnızlığa hapis etmeyecek ilgiyi göstermemiz gerekir. Her sıkıntının mutlaka mutlu bir sonu olduğunu, sıkıntıların insan hayatında kalıcı olamayacağını bilmemiz gerekir. Sonuçta genç, yaşlı, kadın, erkek ve çocuk demeden ailemizle ilgilenmek ve onların sıkıntı ve sevinçlerine ortak olmak durumundayız.