Ülkemiz çok kritik bir dönemde ve oldukça tehlikeli bir virajda. Etrafımız adeta ateş çemberi ve günden güne de bu ateş alevleniyor. Ancak bunca kana, gözyaşına ve ülkemizin içinde bulunduğu tehditlerle dolu ortama rağmen hala daha birbirimizi sevemiyoruz.
İnsanların duygu ve düşüncelerini anlamak adeta atomu parçalamaktan daha zor. Çünkü öyle bir toplumda yaşamaktayız ki, doğruları söylüyorsan, birilerine yalakalık yapmıyorsan, makam ve mevki için el etek öpmüyorsan sen bir enayisin. Çünkü bazı makam ve mevkiler bu gibilerle dolmuş durumda.
Şayet dürüst ve sözünde duran biri isen bu toplum seni sevmez. Toplumun içinde yalnız kalır, dostum sandıkların bile etrafından ayrılır. Dürüstlüğün her insanda bulunması gerektiği halde şimdi dürüstlük bir meziyet gibi algılanmaya başlandı. İnsanları anlatırken dürüst diye sıfatlandırmaya başladık.
Artık dürüstlüğün ve doğruluğun prim yapmadığı bir dünyada yaşamaktayız. Artık doğruluk ve doğru insan olmak prim yapmıyor. Etrafımız kendisini uyanık ve akıllı sanan kişilerle dolmuş durumda. Herkes herkesi kandırmaya, kimse kimse inanmamaya başladı.
Günümüzde arkadaşlık ve dostluklar bile sahteleşmeye başladı. Herkes herkesi kandırmaya çalışıyor, millet birbirinin ayağının altına bakıyor. Etrafınızda bulunan kişilerin dostluğuna güvenilmiyor artık. Yalan ve dolan almış başını gidiyor. Zaten bir kere yalan söylemeye başlayan kişi, dediği yalanı desteklemek adına yeni yalanlara baş vuruyor ve kendisini haklı çıkarmaya çalışıyor.
Şöyle bir etrafınıza tarafsız gözle ve objektif bir şekilde bakacak olursanız, ne demek istediğimi anlarsınız. İnsanların hırsı ve mevki aşkı onları geri dönülmez bir yola itmekte ve insanlıktan çıkarmaktadır. Tabi herkes için aynını söylemek mümkün değildir. Adam gibi adamlarda vardır mutlaka. Ancak dediğim gibi adam gibi adamların mumla arandığı ve dürüstlüğün meziyet kabul edildiği kritik günlerden geçmekteyiz. Allah hepimizi sahte dost ve dostluklardan korusun.