İnsanlar insanları unuttu
Toprağa attığımız bir tohum toprakla el ele verip fidan oluyor. Gökyüzü, yeryüzünde yaşam devam edebilsin diye yağmur veriyor. Toprak, canlılar beslenebilsin diye yiyecek üretiyor... Yani doğa biz fark etmesek de yardımlaşarak kendinde olandan diğerine de vererek ilerliyor.
Yani anlayacağınız doğa dünya kuruldu kurulalı üzerine düşeni eksiksiz yerine getirmektedir.
Ancak doğa bu akışı kolaylıkla sağlarken bir tek biz başarısız oluyoruz? Ağaç su istiyor topraktan, toprak gökyüzünden aldığı suyu ağaca veriyor ağaç yeşilleniyor ve büyüyor meyve veriyor insanlara ve insanlar, kendisine meyve veren ağacı kesiyor, su veren gökyüzünü, toprağı kirletiyor durmadan.
Sahi insan niye böyle? Ya da insan hep böyle miydi? Modern zamanlar... İnsanı unutturdu insana. Televizyonlar, sosyal medya, reklam afişleri nereye baksak bir ihtiyacımız geliyor aklımıza. "Ev... Akıllı ev.. Çok akıllı ev... Araba... Bir üst model araba... Son model araba... Bunları alırken yorulursunuz diye tatil reklamları... Lüks tatiller... Ultra lüks tatiller... Bu kadar masrafa nakit yetmez kredi verelim çalışır çalışır ödersiniz." Hep kendimizi iyi hissetmemizi istiyorlar gibi görünüyor öyle değil mi?
Sanki birileri bizim neye ihtiyacımız olduğunu biliyor ve bizim yerimize çözüm yolları sunuyor. Bizden istenen tek şeyse kabul edip onaylamak. Oysa üstünde biraz düşündüğümüzde durum hiç de öyle değil. Aslında ihtiyacımız olmayan şeylerin ihtiyacımız olduğuna inandırılıp onları elde etmek için bir makinaya dönüştürüldük.
Sabah akşam çalışıp yorulup eve geliyoruz. Eşimizle ilgilenmeye onu anlamaya onu dinlemeye vaktimiz yok. Vaktimiz olsa halimiz yok. Çocuğumuza zaman ayıramıyoruz çünkü bir üst model araba alırken bankanın bize verdiği krediyi ödeyebilmek için çok çalıştık ve yorulduk.
Ama sorsalar bize "Araba mı çocuk mu?" diye tabi ki çocuğumuz çok kıymetli deriz. Aile içindeki diyaloglar kayboldu... Niye? Ailece bir hafta tatil yapabilmek için. Yani yılın bir haftasında sevdiğimiz insanlarla kaliteli vakit geçireceğiz umuduyla tüm yıl taksit ödemek zorunda kaldığımızdan ailemize ayıracağımız vaktimiz ve halimiz kalmadı.
Sistem birilerini daha çok zengin edebilmek için bizleri kısır bir döngünün içine soktu ve fark edip reddetmeyelim diye de meşguliyetimize inandırıcı gerekçeler sundu. Sonra? İnsan insanı unuttu. Bencilleşti. "Hep bana hep bana" dedi durdu ve hiç kazanamadığını hatta aslında kaybettiğini göremedi.
Evlilikten komşuluğa diyaloglar tükendi. Ötekini dinleme, anlama ve yardım etme isteği tükendi. Yardım azaldıkça insanların tek başına hayatta kalma çabası arttı. Hayatta kalabilmek için bencilleşti yardım etmek bir kenara kendi yükselebilmek için ezdi insan... Artan bir hırs ve daha iyi, hatta en iyiyi elde edebilme çabasında mutsuz ve kaybeden olduğunu unuttu insan...