Adına yaşam denilen bir bilinmez içerisinde dolaşıp duruyoruz. Kendimizle, ailemizle, sevdiklerimizle ve çevremizle güzel ilişkiler kurmanın çabası içerisindeyiz. Ancak ne garip ki bugünlerde insanlara değişik şeyler olmaktadır.
Eskiye nazaran daha çok mal kazanmamıza rağmen keyfimiz azaldı. Artık daha büyük evlerde yaşamamıza rağmen daha küçük ailelerle yaşamaya devam ediyoruz. Konforumuz ve teknolojimiz artmasına rağmen zamanımız daraldı. Artık hepimiz üniversite diploması almamıza rağmen sağduyu ve hoşgörümüz azaldı.
Şöyle bir etrafınıza baktığınız zaman herkes kendisini uzman olarak göstermekte ancak sorunlar çözmede başarısız olmaktadır. Aynen bunun gibi ilaçlar ve hastaneler bol olmasına rağmen hastalıklar artmaktadır. Artık sorumsuzca para harcıyor ancak mutlu olamıyoruz.
Varlığımız ve servetimizi artırmamıza rağmen bizleri insan yapan değerlerimizi kaybettik. Yani sizin de hak vereceğiniz gibi dostluk tatile çıktı, sabır tükendi, anlayış sıfır noktasına geldi, hoşgörü kullanılmaz oldu ve ahlak bitti.
Artık ilişkilere menfaat olarak bakıyor, karşımızdakinin insan olduğu bilinciyle düşünüp-tartıp ona göre bir değerlendirmede bulunmuyor ve kendimizi her zaman haklı olarak görüyoruz. Karşımızdaki kişilere kötü söz söylemekte bir beis görmüyoruz. Menfaat tacını her zaman başımız üzerinde taşıyoruz.
Aslında unutulmamalıdır ki, bir çiçeğe bile sürekli kötü söz söylendiğinde, çiçeğin gelişiminin yavaşladığı veya solduğu gözlemlenmiştir. Sonuçta insan da bir canlıdır, iyi şeyler duymaya ihtiyacı vardır. O zaman, insanı solduran da, hayata küstüren de, duyduğu olumsuz sözler olamaz mı?
Tarihimize baktığımızda; ‘ne olursan ol gel’ diyen Hz. Mevlana, ‘gönüller yıkmaya değil gönüller kurmaya geldik’, ‘Yaratılanı hoş gör Yaradan'dan ötürü’ diyen Yunus Emre, ‘incinsen de incitme, insan dilinin arkasında gizlidir’ diyen Hacı Bektaş-ı Veli, hep insanları kazanmanın önemini vurgulamıştır
Toparlayacak olursak, herkesin eleştirilecek bir noktası olabilir, önemli olan bunu usulünce dile getirebilmek, gönül kırmamaktır. Neşet Ertaş’ın da dediği gibi; Tatlı dile güler yüze doyulmaz. Bu nedenle henüz hayattayken, insanların iyi özelliklerini yüzlerine söylemekten çekinmemeli.
İnsanların yüreklerine dokunmak, onlar için güzel şeyler düşünmek, onların sadece kötülüklerini değil iyiliklerini dile getirmek ve yaşamımızı insanlarla güzel ilişkiler içerisinde sorunsuz bir şekilde yaşamak için henüz çok geç değildir.