Gençleri ezberci eğitimden kurtarmalıyız

Mustafa Ekmekcioğlu

Genç nüfusun bulunduğu ender ülkelerden birisiyiz. Bütün dünya günden güne yaşlanmaya doğru giderken bizler gençlerimiz ile geleceğe güvenle bakmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ancak bu genç nüfusun yarını tasarlaması ve yapılandırması eğitim sürecinde kazandığı zihniyet, bilgi ve görgüye göre şekillenir.

Ülkemizin en büyük yarın garantisi olan genç nüfusumuzun eğitimi de çok önemlidir.

Mevcut eğitim sistemimiz gençleri sınıflara ve sınavlara hapsederek eğitmeye çalışmaktadır. Neredeyse çocuklarımızın bütün gençlikleri bu mekânlara sıkıştırılmış durumda. Çok uzun ve gereksiz eğitim sürelerinde, gençlere, internetten kolayca bulabilecekleri bilgileri öğretmekle meşgulüz.

Ortalama eğitim almış hiçbir öğrencimiz bir yabancı dili konuşamıyor, bir müzik aleti çalamıyor, bir sanat veya spor dalını hayatının içerisine koyamıyor.  Sorun sınav sistemi ve soruların nasıl sorulduğuymuş gibi bu konular üzerinde duruluyor. Çoğu yetkili sınav sistemini bir genelge ile değiştirerek başarılı olacağını düşünüyor. Sorun sadece bir-iki saatlik sınavlar olmamalıdır. Sorun çok daha derindir.

Aslında orta öğretimdeki her genç bir meslek kazanmalıdır. Eğitim üniversite dahil yirmi yaşına geldiğinde bitmelidir. Yıl, hafta ve gün içerisinde de eğitim süreleri azaltılmalı, gezi, uygulama ve görgü aktiviteleri artırılmalıdır. On beş yaşından itibaren her genç, zengin olsun-fakir olsun, haftada bir-kaç gün kısa sürelerle de (2-4 saat) olsa bir işte çalışmalı, bir harçlık kazanmalıdır.

Dünya giderek küçülmüştür. Artık sadece yan mahalleyi, köyü veya ilçeyi bilmemiz hayatı anlamaya yetmemektedir. Gençlerin eğitim süreleri içerisinde ülkemizi ve dünyayı görmesi gerekir. Çok okuyan aklında kaldığı kadar soyut bir şeyler bilir. Onları bir araya getirdiğinde gerçek etmez. Çoğu zaman doğru parçaları doğru yere koyamazsın bile. Halbuki, vuku bulmuş bir gerçek, gerekli bütün şartların bir araya gelmesiyledir. Baktığın her yönden farklı bir şey görürsün, toplamda bütünü anlarsın.

Mesela, Çanakkale savaşını teorik olarak anlatmak, hamaset cümlelerinden öteye gitmez. Fakat Çanakkale savaş alanını gezerek savaşılan yerleri göstererek anlatmak, savaşın akılda gerçekçi canlanmasını sağlar.  Sanayi devrimini anlatmak, bir takım isimler, tarihler ve kavramlardan ibarettir, ama bir bilim müzesinde öğrencileri gezdirerek anlatmak çok farklıdır. Dolayısıyla gezip-görmek, yapılanı, yapılabilecek olanı, farklılıkları, üstünlükleri görmeyi, karşılaştırmayı ve idrak etmeyi sağlar.

Sonuçta gençlerimiz sınıflarda kendilerine verilen bilgileri mümkün olduğu kadar gidip, görüp ve içine sindirerek öğrenmesi önemlidir. Daha kalıcı ve daha güzel olan bu tür eğitimlere geçildiği takdirde başarı oranları artacak, başarılı öğrenci sayısı ileriye yönelecektir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.