İsrail, şiddet ve terörü alışkanlık haline getirerek masum Filistinli kardeşlerimizin hayat ve varlık haklarına kast etmiş, sonuç itibariyle katliamcı bir devlet olduğunu hem resmileştirmiş hem de elgelendirmiştir. İsrail, ABD’nin açtığı karanlık ve kanlı güzergâhta gözü dönmüşçesine ilerleyerek Gazze’de son yılların en ağır katliamına imza atmıştır. İsrail katil, terörist bir devlet olduğunu tüm delilleriyle ispatlamıştır. Mübarek Ramazan ayının hemen öncesinde bu olaylar Türk milleti olarak bizleri derinden yaralamıştır. İlk kıblemiz Kudüs’ün manevi dokunulmazlığını ihlal eden, inancımızın kutsallarına ihanet eden ABD-İsrail işiddetle ve nefretle kınıyoruz. Gazze’de sadece mazlumların, sadece Filistinlilerin kanı değil, İslam’ın da kanı dökülmüştür. Türk milleti din kardeşlerinin yanındadır. Çünkü Türk milletinin zalimler karşısındaki yeri ve tarafı bellidir. ABD’nin Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması ve İslam’ın ilk kıblesi Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma girişiminin kabul edilmesi mümkün değildir. ABD bu girişimiyle BM’yi, BM kararlarını ve uluslararası hukuku açıkça hiçe saydığını göstermiş, bölgedeki ihtilafın çözümünde bir arabulucu değil açıkça bir taraf olduğunu ilan etmiştir. Kudüs’ün, gerek Birleşmiş Milletler kararlarıyla, gerekse uluslar arası antlaşmalarla garanti altına alınmış statüsünü değiştirecek her türlü adımdan şiddetle kaçınılması şarttır BM Genel Kurulu ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Kudüs kararlarına rağmen ABD’nin hayata geçirdiği hukuksuz girişim ile Ortadoğu’da kan ve gözyaşı artmıştır. Çok güçlü uluslararası meşruiyeti olan bunca karara rağmen hakları ihlal edilen Filistinli kardeşlerimizin, onurlu davalarını savunurken İsrail’in eli kanlı katilleri tarafından şehit edilişini içimiz kan ağlayarak takip ettik. İsrail’in, şu ana kadar 60 Filistinli kardeşimizin şehadeti ve binlerce masum kardeşimizin yaralanmasıyla sonuçlanan eylemlerini şiddetle kınıyoruz. ABD ve İsrail’in, coğrafyamızın gözbebeği ve barışın şehri olan mukaddes Kudüs’ü kana bulamasını, uluslararası hukuku vahşice çiğnemesini en güçlü şekilde lanetliyoruz. İsrail’e, böyle devam etmesi halinde, eninde sonunda akıttığı masum kanlarında boğulacağını bir kez daha hatırlatıyoruz. Uluslararası kuralların ve vicdanın bu derece hoyratça çiğnenmesi, hiç kimsenin kendini güvende hissetmediği bir dünyaya doğru gidildiğinin ifadesidir. Müslümanların, Hristiyanların ve Musevilerin kendi dini ve tarihi hafızalarını muhafaza ettiği Kudüs’te, bu dengenin bozulması çok daha büyük sorunları tetikleme potansiyeline sahiptir. Bu tehlikenin bilincinde olduğunu düşündüğümüz uluslararası arenayı ve Birleşmiş Milletleri zaman kaybetmeksizin bir kez daha harekete geçmeye çağırıyoruz. Türkiye, bu hukuksuzluğa karşı, dönem başkanı olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası platformlarda ve ikili temaslar vesilesiyle mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir. Müslümanlar olarak, Kudüs’ün namusunu korumak, tarihin bize yüklediği mukaddes bir sorumluluktur. Ümmetin onuru Kudüs’ün, bu tarz oldubittilerle işgal girişimine karşı Selahaddin Eyyubi gibi dimdik duracağız. Unutulmamalıdır ki bölgenin huzur ve istikrarı, ancak, udüs’ün, çok dinli, çok dilli, çok kültürlü çoğulcu yapısı korunduğu, Kudüs barışa kavuştuğu zaman sağlanabilir. ABD’nin içerisine düştüğü bu akıl tutulması ve izansız yaklaşım, ABD’yi dünya kamuoyunda ve devletler arenasında yalnızlığa mahkum ederken, işgal ve terör devleti İsrail’in zulmüne ve işlediği suçlara da ortak etmiştir. Binlerce Filistinlinin kanlarının dökülmesinden, İsrail kadar ABD’nin de sorumluluğu vardır. İsrail’in dünyanın gözü önünde gerçekleştirdiği bu katliama sessiz kalmayacağız. Kudüs Müslümanların kırmızı çizgisi, insanlığın kadim silueti, bağımsız Filistin Devleti’nin başkentidir. Filistin ve Filistinliler asla yalnız değildir. Türkiye, Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde mazlumun yanında durmaya, hakkın, adaletin ve vicdanın yılmaz savunucusu olmaya devam edecektir.