15 Temmuz hain askeri girişiminin ardından yakalanan milli birlik ve beraberlik aslında özlenen bir tabloydu. Demokrasi ve milli iradeye karşı kalkışılan hain saldırının ardından adeta masallarda anlatılan cin misali şişeden çıkan ve üzerindeki ölü toprağını atan Türk milleti tankların ve hain namluların önünde durarak demokrasisine sahip çıktı. Daha doğrusu çocuklarına güzel bir gelecek bırakmak adına kendi iradesine saygısızlık edenlere karşı kahramanca bir mücadele verdi.
Meydanlarda demokrasi nöbeti tutan halk bu hain girişimin ardından başta ABD olmak üzere NATO, AB gibi hiristiyan toplulukların ülkemiz üzerindeki gerçek niyetlerini de anlamış oldu. Hatta bunların içimizdeki bazı hainlerin bunlarla iç içe geçerek onlara hizmetkarlık ettiklerini de gördü.
Türkiye ülkesi ve milleti ile bir olmanın gerekliliğine de bütün kalbiyle inandı. İktidarı ve muhalefeti ile aynı kulvarda olduklarını aslında birbirlerine düşman değil dost olduklarını da sevinerek gördü. Muhalefet hain girişimin hemen ardından seçilmiş hükümete ve devlete sahip çıkarak görevini fazlası ile yaptı.
Türk halkı da din kisvesi altında yapılan hainliğin nasıl zaman içersinde bir kurdun elmayı yemesi gibi içten içe nasıl yenildiğini de acı bir şekilde öğrendi. Türk halkı etnik köken ve mezhep ayrıcalığının nerelere varacağını ve zaman içersinde ülkeyi zora sokacağını da acı bir şekilde öğrendi.
Artık hain darbe girişiminin ardından siyaset ve toplum içerisinde oluşan güven ortamını devam ettirmeliyiz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafında birleşilerek siyasi hükümete güven vermeliyiz. Hainlerin bozmaya çalıştığı içi ve dış sorunları bir an önce aşarak hedeflerimize doğru birlik ve beraberlik içerisinde kardeşçe yürümeliyiz.
Geçmekte olduğumuz bu kritik dönemde önce halk olarak birbirimize daha sonra da siyasi partiler birbirine güven duygusunu devam ettirmelidir.İktidarı, muhalefeti ve halk olarak sağlam bir diyaloğla her türlü sıkıntı ve sorunu aşarız. Yeter ki, olgunlaşan bu güven ortamını kaybetmeyelim.