Ülke olarak büyük bir demokrasi sınavı verdik.
Gezi parkında bulunan birkaç ağaç için başlayan eylem,
Provakatörlerin ve sosyal medyanın katkısı ile genişledi,
Aralarında Konya’nında bulunduğu
77 ilde eylemler yapıldı.
Ancak görüldü ki, millet olarak dolduruşa çabuk geliyoruz.
İlk önce masum isteklerle başlayan eylemler
Zaman içerisinde 11 yılın öfkesini kusmaya çalışanlar ile
Hükümetten memnun olmayanların eylemi haline geldi.
Ne ilginçlikler yaşandı bir bilseniz.
Ağacın korunması için eylem yapanlar ağaçları sökmeye başladılar.
Polislerin üzerine tahrik edici şekilde yüklenmeler başladı
Polis kendini koruyunca da “faşist” oldu.
Park için eylem yapanlar parkın taşlarını söktüler,
Bununla da yetinmediler kamu kurumlarını taşladılar.
Hatta daha ileri giderek belediye otobüsü yaktılar.
Adının başında sanatçı olan birkaç kendini bilmez,
Kaybolan şöhretlerini tekrar elde etmek için
Eylemleri kendilerine karşı kalkan olarak kullandılar.
Twitter ve facebook’tan kan damlayan cümlelerle
Ülkemizi yabancı ülkelere şikayet edecek kadar alçaldılar,
Adeta darbe çığırtkanlığı yaptılar.
Adının başında milletvekili yazan kişi,
Türk polisine ana avrat sövecek kadar alçaldı,
Eylemcilerde buna karşı alkış tuttular.
Terör örgütü yandaşları bu eylemleri fırsat bilerek
Eylem alanlarında bez parçalarını açtılar,
Ellerinde Türk bayraklı eylemciler buna bile göz yumdular.
Hatta daha da ileri giderek Ankara’da Türk bayrağını yaktılar.
Dünya medyasıda bunları fırsat bilerek
“Arap baharından sonra Türk yazı” gazını yaydılar,
İlerleyen Türkiye’ye olan kıskançlıklarını kustular.
Geriye yakılmış, yıkılmış ve tahrip edilmiş yerler ile
Türk ekonomisine 70 milyon lira zarar bıraktılar.
Ne bunun adı demokrasi
Ne de bunu yapanların adı demokrat.
Başka bir şey demeye dilim varmıyor.