Bir doktorun feryadı

Mustafa Ekmekcioğlu

14 Mart Tıp Bayramında doktorları daha iyi anlamak amacıyla

Bir doktorun  acı dolu sitemini sizinle paylaşmak istedim.

“Anlamadınız bizi. Anlamak istemediniz. Bizim de sizin gibi, sizin çocuklarınız gibi bir anne babanın evladı olduğumuzu unuttunuz, ya da unutmak istediniz. Biz ki, en temiz ideallerle ve en büyük umutlarla atılmıştık bu mesleğe. Yıllarımızı adamış, yaşıtlarımız hayatlarının en güzel yıllarının tadını çıkarırken uykusuz geceler boyu ders çalışmış, nöbet tutmuş, hastanelerde hemşire, sekreter, personel açığını doldurmuştuk. Bunlara katlamıştık, çünkü sanıyorduk ki, sonunda mesleklerin en kutsalını yapacak, hayallerimize kavuşacaktık.

Sonunda beklediğimiz mezuniyet günü gelip çattığında ve ülkemin deyim yerindeyse "Allah'ın bile unuttuğu" yerlerine atandığımızda yine de yüreğimizde o tatlı heyecan, görevimizi en başarılı şekilde yerine getirmeye yemin ederek başladık mesleğimizi icra etmeye. İşte ilk hayal kırıklığı o zaman geldi. Devlet beni hekimlik yapmaya göndermişti ama ne yazık ki beraberinde mesleğimi icra etmem için gerekli şeyleri yollamayı unutmuştu!

Yıllarca elimizde en basit kan tahlilini bile yapma imkanı olmadan, gözleri devlet tarafından memleketlerine doktor gönderilerek boyanmış insanlara sağlık hizmeti vermeye çalıştık. Ama her geçen gün içimizde bir şeyler ölüyordu. Hayal ettiğimiz doktorluk bu muydu? Hayır, olamazdı.

Bu hayal kırıklığı biraz olsun hafifler diye umarak, son bir umutla dünyadaki en zor sınavlardan biri olarak kabul edilen Tıpta Uzmanlık Sınavı'na girmemiz bu yüzdendi. Belki uzman doktor olursak, hayal ettiğimiz hekimlik mesleğini yaşarız diye umduk. Sınavı kazanıp da asistanlık sürecine başlayınca işlerin daha da kötüleşeceğini düşünemedik. İlk önce kendi meslektaşlarımızın bize ihanet edeceğini, "biz çektik, onlar da çeksin" mantığıyla bize gereksiz yere işkence edeceklerini önceden kestiremedik. Sözde bizlere eğitim vermekle yükümlü bu meslektaşlarımız bunu yapmadıkları gibi, kendi iş yüklerini bizlere yıkarak zaten ağır olan iş yükümüzü daha da artırdılar. Sesimizi çıkaramadık, çünkü uzman doktor olacaksak eğer, bunlara katlanmak zorundaydık.

Sonunda beklediğimiz an gelmiş, her ne kadar gerekli eğitimi alamamış olamasak da, bir şekilde uzman olmuştuk. Ama hayallerimizin ikinci ve onarılamaz şekilde yıkılışı da çok geçmeden gerçekleşecek, yeni mezun bir pratisyen hekim olarak yaşadıklarımız tekerrür edecekti. Hem de bu defa bunun hayatımız boyunca bu şekilde süreceğini kabullenmek zorundaydık. Polikliniklerde, acil servislerde haksız yere hakaretler işitecek, hatta dayak yiyecek, kokuşmuş sağlık sisteminden kaynaklanan sorunlar hep bizim üzerimize yüklenecek, gözü boyanmış halkım bizlere karşı kışkırtılmaya devam edecek ve bizler, yani sizler gibi bir anne babanın evladı olan, bir zamanlar hayalleri olan doktorlar, hayatımızın sonuna yavaş yavaş yaklaşmaktayken, yaşama sevincimizi gün be gün kaybederek yıllarımızı tüketmeye devam edecektik. Kaderimiz miydi bu? Bunu hak etmek için ne yapmıştık?”

Bütün doktorlarımızın Tıp Bayramını kutlar,

İstedikleri gibi bir yaşam sürmelerini dilerim.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.