Çok güzel bir tekerleme var, şöyle ki; “o yalan bu yalan, karıncaya bindim deveyi kucağıma aldım, bu da mı yalan” diye. Aslında abartı bazı halk deyişlerinde de var. Amaç belki de basit olanların önemini abartı ile ortaya çıkarmak olabilir. Bunu söylemekteki neden ise hemen her şeyin yasaklamakla sorunun çözülebileceğini sanan anlayışın değişmesidir. Dikkat edin neyi yasaklarsanız, insanlar o alana yöneliyor. Tüm canlılar için geçerli olan bu davranış şeklinde, hayvanlar inadına yapıyor sanki. Her fırsatta sizin yasakladığınız davranışı yapmaya çalışıyorlar. Bitkiler de öyle. Öyleyse olayı tersten düşünmekte fayda var. Madem yasaklamak ile çözüm üretemiyoruz, o zaman yasaklama yerine kontrol mekanizmasını çalıştıramaz mıyız? Bugün birçok gelişmiş ülkede yasaklama yerine kontrol mekanizması çalıştırılıyor. Örnek mi; hız sınırı belli, o zaman tuzak kurup beklemektense orada denetimi sağlarsak, olay çözülür. Her zaman park yasağı olan yerde bir bakıyorsunuz, hiç araç yok. Anlıyorsunuz ki trafik polisi gelmiş kontrol yapıyor. Bunun yüzlerce örneğini hemen çevremizde kolayca görmek mümkün. Öyleyse bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler şeklinde tanımlanan klasik iktisat teorisini, bırakınız yapsınlar ancak ceremesini de çeksinler şeklinde değiştirmek gerekir. Madem kuralları uygulamıyorsun / uymuyorsun o zaman bunun sonuçlarına katlanmak zorundasın. Bu bakımdan kuralları belirlemek, bu kuralları doğru uygulamak / uygulatmak gerekir. Sahtekarlık mı yapıyorsun, yalan mı söylüyorsun, hile mi yapıyorsun gibi eylemlerin karşısında doğru ve etkin kontrol (denetim) eminim yasaklamaktan daha fazla işe yarar. Bir zamanlar Amerika’da bulunduğumuz sırada 4 yol kavşağı tabir edilen yerlerde bizdeki dur levhalarının aynısının olduğunu gördüm. Hemen tüm sürücüler bu kavşağa geldiğinde duruyor, sağa sola bakıyor ve geçiyor. Kavşakta birisinin ya da aracın olup/olmaması önemli değil. Neden? Diye sordum kendi kendime. Eğer sürücü buradaki dur tabelasını gördüğü halde durmuyor ise birincisinde en az 100 dolar, ikincisinde 200 dolar ceza artı mahkemeye çıkma (en az bir işgünü kayıp) cezasından kurtulamıyor. Ancak üçüncü kez kuralı ihlal eden olursa ona ceza verilmiyor. Onu, sağlıklı olduğunu ispat etme, zorunlu olarak psikolojik, sosyal ve teknik bir dizi teste tabi tutuyorlar, yani kişi kendisinin sağlıklı olduğunu ispat etmek zorunda kalıyor. Böylece doğru denetim ile her sürücü dörtyol kavşağında sadece tabela ile bile doğru yönlendirilebiliyor. Bu durum Amerikalılarda zorunlu olarak otomatik vites araçların yaygın olarak kullanılmasını da teşvik ediyor. Türkiye’de kanunlar, yönetmelikler ve dahası tebliğler gerek Avrupa Birliği gerekse Amerika’dan çok daha mükemmel biçimde hazırlanıyor, yasalaşıyor. Ancak uygulanamıyor. Neden? İşte sorunun ana kaynağı burasıdır. Çünkü hemen herkes biliyor ki bu kurala uymasam, bana ceza bile verseler, nasıl olsa kimse uygulamayacak. Hal böyle olunca da sistem kendi içinde torpil, adam kayırma ya da yeni ismiyle nepotizme dönüşüyor. Oysa herkes çok iyi biliyor ki çözüm uzağımızda değil. Sadece bu kanunu, yönetmeliği doğru uygulayacak personelde iş bitecek. Diğer bir deyişle, kanunlar yeterlidir, ancak uygulaması doğru olmaz ise yeterli olması bir şey ifade etmez. Bu nedenle öncelik yasaklamak yerine, sorunun çözümünü etkin kontrol yapılması çözer diye düşünüyorum. Zira neyin yanlış neyin doğru olduğunu herkes biliyor ancak buna uymak işine gelmiyor. İşte sorunun ana kaynağı burada ancak bu kaynağın doğru, etkin ve kullanışlı olabilmesi için kontrol şart. Kontrol olmadan işlerin doğru yürümesi mümkün değil. Eskiden bizim mahallede bakkal Ahmet amca vardı. Veresiye defterini ay sonunda toplar, sonrasında da hep hayretle baktığım ilginç bir sağlama tekniği ile yaptığı toplamın doğru olup /olmadığını kontrol ederdi. Zaten ne iş olursa olsun, kontrol edilmediği takdirde, işlerin yolundan sapması, yanlışa sürüklenmesi kaçınılmaz. Bu nedenle işletme fonksiyonlarından birisi ve en önemlisi kontrol değil midir? Öyleyse bir kez daha tersten düşünelim, yasaklama yerine kontrol edelim ve yanlışa cezai müeyyide uygulayalım, bakalım sorun kalır mı?