İnsan sözü ile yaşar, “söz ağızdan bir kez çıkar” denmesinin sebebi budur. Bu bakımdan söz ağızdan çıkana kadar kişinin esiri iken, ağızdan çıktıktan sonra insan onun esiri olur. Kâinatta hiçbir şey kaybolmadığı gibi söz de kaybolmaz. Günümüz toplumlarında sözün bir önemi kalmadığı gibi bilerek yanlış sözler söylenmekte, insanları yönetme amaçlı olarak sözcükler özenle seçilmektedir. Buna toplum mühendisliği denilmekte, toplumlar sözcükler ile istenilen yöne doğru hareket ettirilmektedir. Toplum Mühendisliği, toplumun demografisinde, sosyal dokusunda, tarihten gelen yapısında değişiklik yapmak, tepkilerini, nefretlerini, isteklerini, sevgilerini, tutkularını ve kitlesel şekilde ifade ettikleri duygularını yönlendirebilmek, kontrol altında tutabilmek, felç (paralize) etmek gibi yetileri içeren iştir. Böyle bir meslek dalı yoktur. Toplum mühendisliği, çeşitli meslek dallarından oluşan bir ekip tarafından, finansal destek, koruma, kollama, iletişim ve başka araçlar yardımı ile gerçekleştirilir. Bu daha çok askeri ve istihbarat alanlarında kullanılan bir terim olmakla birlikte bugün için propaganda amaçlı olarak politik pazarlamanın ana malzemesi olarak kullanılmaktadır. Bilinmelidir ki söz ya da söylenen sözler kainattaki yıldızlar gibi evrende asılı kalacaktır. Sıkça söylendiği “söz uçar yazı kalır” deyimindeki gibi söz gerçekten uçar mı? Yapılan araştırmalar söylenen sözlerin evrende kaybolmadığını göstermiştir. Türk kültürünün bir sonucu olarak yazmadan çok söylemek üzerine bir gelenek gelişmiştir. Bu bakımdan Türklerde söz bir kez söylenir, sonucunda ne olursa olsun o sözün gereği yapılır. Ayrıca sözün kalıcılığına inanılır ve söz verildiğinde anlaşma sağlanmış olur. Her ne kadar sözlü yapılan anlaşma, uygulama ve faaliyetlerin günümüzde inkâr edilmesi yoluna gidildiği görülse de kültürün içinde sözlü anlaşma ve bu anlaşmaya harfiyle uyulmasına halen devam edilmektedir. Sözün kaybolmadığının bilinci ile davranışlar da buna göre şekillenmektedir. Güzel sözler söylemek bu açıdan çok önemlidir. İlenç içeren sözcükler döner dolaşır seni ya da sevdiklerini bulur denmesinin nedeni budur. Kainattaki sesleri dinlemek ve hangi sözün kime ait olduğuna dair araştırmalar günümüzde yürütülmektedir. Eskiler çok söz söylemez, söylenen sözün bir anlamı olmasına dikkat ederlermiş. Zira sözün kaybolmadığına inanılırmış. Diğer taraftan eski zamanlarda konuşmayan ya da konuşma özrü olanların uğradığı söylemez tekkeleri varmış. Bunlardan birisi de Konya’da Eş-Şeyh Fazıl Hüseyin Efendi’dir. Bu zat adı geçen tekkenin aynı zamanda ilk Şeyh’i olduğu için Konyalılar arasında tarikat “Söylemez Tekkesi” olarak tanınmıştır. Eş-Şeyh Fazıl Hüseyin Efendi zamanın ileri gelenleri tarafından kendisine bir konak bağışlanmasına karşılık, sağlığında 3 metrelik bir çukur kazdırarak burada yaşamaya başlamış, az konuşması ile bu unvanı almıştır. Türbe bugün Muhacir pazarının yanında bulunan Balık halinin içinde yer almakla birlikte, Söylemez Konağı olarak bilinen Lârende caddesi girişinde bulunan yapı yıkılmıştır. Aslında söylemez tekkesi sadece bundan ibaret değildir. Konya’da buna benzer 3 tekke daha olduğu rivayet edilmektedir. Diğer yandan Anadolu’da başka yerlerde de benzer özellikler içeren tekkelerin varlığı bilinmektedir. Söz bu bakımdan doğru olmalı, gerçekleri yansıtmalıdır. Ayrıca yalan, dolan ve hile içermemelidir. Aksi durumda söyleyeni gelir bulur.