Bu yazı seçim sonuçları alınmadan önce yazılmıştır. Hemen herkes batılı demokrasileri över, İngiltere’de şöyle, Fransa’da böyle diye. Aslına bakılırsa oralarda siyasilere atfedilen ilahi güç sahibiymiş gibi bir durum söz konusu değildir. Gelişmemiş ülke ve ekonomilerde ise siyasetle uğraşan kişilere olduğundan fazla değer ve önem verilmektedir. Zira kişiler kendi başlarına değil ancak birileri yardım ederse ilerleyebileceklerine inanmaktadırlar. Bir vakitte İspanya’da Madrid’de meclisin önünde bir kadın milletvekilini görmüş, onun davranışlarını dikkatle izlemiş, biraz da kıskanmıştım. Kadın, meclis bahçesinde elinde çalışma materyalleri ile bankta oturmuş kendi başına çalışıyordu. Bu görüntüyü gördükten sonra kendi meclisimizin bahçesinde yalnız gezen acaba hangi milletvekili var diye düşündüm. Dolayısıyla katılım oranı %50’yi ancak bulan bir seçimle seçilen vekiller, ciddi ve kendi akılları oranında ülkelerinin menfaatine göre çalışmalar yürütmektedir. Buna karşılık katılım oranlarının çok yüksek olduğu az gelişmiş ülkeler seçimlerinde ise seçilenler, önce kendi menfaatleri düşünmekte, sıra gelirse diğer konularla da ilgilenmektedirler. Oysa seçimden çok daha önemlisi geçimdir. Diğer bir ifade ile ülkede bulunan vatandaşların gelir ve refah sevilerinin yükseltilmesidir. Kim seçilirse seçilsin, öncelikli olarak kendi menfaatinden önce ülke menfaatine çalışmalıdır. Zaten milletvekilliği yemininde de bu vardır. Siyasetin amacı konum ve menfaat elde etme değil, ülkeye nasıl daha fazla katkım olur düşüncesi değil midir? Ancak öngörülenler ile gerçekler birbirinden farklı olmaktadır. Bu nedenle yapılan seçimlerde hep bir kuşkunun ortaya çıkması da bundandır. Batılı demokrasiler uzun yıllar içinde kendi kendini yönetebilme becerisine erişmişlerdir. Doğulu demokrasilerde ise kendi kendine gelişme yerine birilerine dayanarak ilerleme ön plandadır. Bu bakımdan seçilenler öncelikle kendi menfaatlerini korumak ve bulunduğu yerde kalıcı olmak için her türlü istismara açık olabilmektedir. İşte doğu – batı farkı ve seçimler ile geçimler arasındaki ilişki buradadır. Sistem kendi içinde de tutarlı olmayınca, başa geçen ya da kazanın başında olan kepçeyi keyfine göre doldurmakta, bunda da bir sakınca görmemektedir. Oysa devletin işleyişinde bir kurallar zinciri vardır ve sistem kendi içinde adaleti sağlamaktadır. Zaten adaletin olmadığı yerde huzurun ve güvenin olamayacağı da açıktır. Öyleyse seçimlerden önce seçime katılacaklara menfaat testi yapılması, önceliği ülke menfaatine verecek adaylara seçilme hakkı verilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle siyasetten emekli olmak, olmamalıdır. Nihayetinde çok kişi ömrünü siyasi arenada, sen sensin ben benim anlayışında takım tutar gibi partizanlık yapmakla geçirmektedir. Oysa bu durum ne siyasi ne de etik bir davranış biçimi değildir. Siyaset ancak belirli bir süre bilgi, deneyim ve uygulamaları ülke menfaatine kullanma biçiminde yapılmalıdır. İşte demokrasi şöleni olarak adlandıracağımız katılım oranının yüksekliği değil, seçilenlerin çalışma biçiminin doğruluğu, seçilemeyenlerin de bir sonraki seçime kadar siyaset dışı olarak kendi mesleklerine dönmesi seklinde anlaşılmalıdır. Ancak o zaman gerçek bir demokratik ülke görüntüsüne kavuşulur. Aksi durumda Suriye’de Esat’ın seçilmesi, İran’da, Mısır’da ya da Pakistan’da yapılan seçimler gibi yüksek oranlarda seçime katılım oranı ortaya çıkar, seçilenler/seçilemeyenler gibi sen sensin ben benim tartışmaları uzar gider. Gerçek demokrasiler seçilenler kadar seçilemeyenlerin de hakkını korumak şeklindedir. Bu nedenle yapılan seçim öncelikle Türkiye’nin menfaatine olmalı, Cumhuriyetin 100. Yılına yakışır şekilde hem meclisi hem başkanı ile doğunun demokrasilerine örnek teşkil etmelidir. Doğu ile batı arasında bir köprü görevinde bulunan ülkemizin buna hazır olduğuna inanıyorum. Seçim sonuçları Türkiye yüzyılı olarak dünyanın gıpta ile bakacağı, kıskanacağı şekilde olmalı, sonuçlar tartışmasız herkesin kabul edeceği biçimde şeffaf ve adil olarak açıklanmalıdır. Türkiye’nin buna hazır olduğuna, gelişmiş bir ülke olarak Dünyaya örnek olacağına olan inancım tamdır. Sonuçların herkese, öncelikle de ülkemize hayırlı olmasını yürekten dilerim.