Güzel bir söz duydum. Namazın etkisi kıldıktan sonra, orucun etkisi Ramazan ayından sonra belli olur şeklinde. Eğer bu ibadetler sizi düzeltemiyorsa, ibadet yapmanın hiçbir anlamı yok deniliyordu. Gerçekten de ibadetler neden yapılır? Eğer ibadetler size bir anlam katamıyorsa boşuna yapılmış olmuyor mu? Bir Ramazan ayını iyisiyle, eksiğiyle, fazlasıyla geçirdik. Bilindiği gibi oruç aç kalmanın yanısıra birtakım iyi duyguların da yani insanın içindeki iyiliklerin de gelişip, artmasıyla önemli bir zaman dilimi. Sonunda bayram yapılmasının nedeni de bu olsa gerek. Hatırladığım kadarıyla bugüne kadar birçok Ramazan ayını iyisiyle, sıkıntısıyla ve güzellikleri ile geçirdim. En zorlu Ramazan ayları gençliğimde bağ bahçe işleri olduğunda yaz günlerinde geçerdi. Tarlada ekin var, bugünkü gibi biçerdöverlerle klimalı kabinlerde, buğdaylara el değmeden hasat edilip satılmıyordu. Ekinler ya makine ile ya da tırpanla biçiliyor, deste yapılıyor, sonra da harman yerine taşınıyordu. Harman yerinde patozdan geçirilerek tohumlar ve saman ayrılmış oluyordu. 15-16 yaşlarındayım tarlada sap topluyoruz, Ramazan ayı gelmeden işleri bitirmek gerek. Neyse ki saplar harman yerine toplandı. Yaz günü hava sıcak mı sıcak. Harman yerinde saplar biriktirildi, patoza atılacak ancak patoz makinesine öyle kolayca ulaşmak mümkün olmuyor. Belirlenen bir günde makine geleceği haber verildi. Hazırlandık, yardıma gelecek kişileri ayarladık. Herkes herkese yardım ettiği için işçilik anlamında bir sıkıntı olmuyor. Kullanılacak dirgen, atkı vb aletler ayarlandı. Şimdi sadece traktörü ve akabinde gelecek patoz makinesini bekliyoruz. O gün diğer tüm işler ertelendi. Ramazan ayı içine denk geldi ama olsun, bir an önce işler bitecek, harmandaki saplar kolayca saman haline gelecek. Traktör ve makine ancak ikindiye doğru geldi. Sevindik ama hem havanın sıcaklığı hem de iftara kadar patoz işinin bitip bitmemesi kafamızı kurcalıyor. Aslında akşamları da patoz yapıldığı oluyor ama traktörün sahibi işi bitirip gitmek istiyor. Konu komşu toplandık, traktörün sahibi patozu kurdu, iftara 2 saat kala işe başladık, sapları patoza atmaya, ben hemen patozun önündeyim, diğerleri sapları yaklaştırıyor, ben de onları belirli bir düzen içinde patoza atıyorum. İşin hengamesi içinde zaman kısıtı da var. Var gücümüzle ve hızlı hızlı çalışıyoruz. Önceleri kolayca patoza sapları atarken, yorulmanın ve oruçlu olarak susuzluğun verdiği etki ile giderek yavaşladım. Neyse ki işi bitirdik. Traktörcü patozunu topladı. Ancak ben de bittim. Harman yerinde samanların üstüne kendimi attım, kıpırdayamıyorum. Koluma girdiler harman yerinden, eve kadar yürüdüm ama bitiğim. Ezan okundu. Evimizin önünde sulamada kullandığımız havuz var. Ben evin önündeki havuza atladım. Soğuk su beni kendime getirdi. Neyse ki kazasız bir şekilde o yılın harmanını da atlatmış olduk. Daha sonraki zamanlarda Ramazan ayına işleri azaltacak şekilde planlamalar ile girerdik. Ancak beklenmedik olaylar tarımda her zaman olağan bir durum. Hava sıcaklığı bir yana işlerin bedenen yapılmasının verdiği yorgunluk ile birleşmesi, gerçekten de büyük bir performans gerektiriyor. Bugün o günleri düşünüyorum da Ramazan ayının geldiğini insanların pirana gibi alışveriş yapmasından anlıyoruz. Oysa Ramazan ayı aç kalarak, açlık çekenlerin halini anlamak değil miydi? Öyleyse bu zenginlik göstergesi, hemen her şeyin istenmesi, sofrada kuş sütünün eksik olmadığı davetler de ne oluyor? Sanırım sorun ibadetlerin anlamının bilinmeden yapılmasının sonucu diye düşünüyorum. Oysa ibadetler bir anlam ifade etmeli, yapıldıktan sonra da hatırlanmalıdır. Zaten insanın varlığını sorgulaması ve Allah’a inanması ibadet etmesi için gerekli değil midir? Bunun dinle de çok ilgisi yoktur. Bu nedenle her şey inançla başlar, inançla biter. Bu bakımdan Allah Kuran’da insanın varlığını test etmesi için kendisine nasihatler vermiştir. Kuran’da birçok yerde de akıl etmez misiniz, görmez misiniz, işitmez misiniz gibi uyarılarda bulunmuştur. Şimdi tüm bunları görmezden gelip Ramazan ayını ziyafete dönüştürmek, sonrasında da bayramı tatil moduna indirgemek olsa olsa insanın kendini unutmasından başka bir şey değildir.