Yaşamın en önemli kısmı sudan meydana geliyor. İnsan vücudunun %70’i sudan meydana gelir. Aynı şekilde içinde yaşadığımız dünya yüzeyinin %80’i su ile kaplıdır. Su madem bu kadar önemli, yeterince önem veriyor muyuz? Aynı şekilde madem kapalı bir sistem içinde yaşıyoruz, su azalır mı? çoğalır mı? Suyun dünya yüzeyindeki miktarı değişmeyeceğine göre kuraklık yani su yetersizliği olabilir mi? İşte burada suyun az ya da çok olması değil, onun doğru kullanılıp/kullanılmadığı tartışılmalıdır. İnsan faaliyetlerinin hemen her aşamasında az ya da çok miktarda su kullanılır. Bunun ne kadarının gerekli biçimde kullanıldığı ne kadarının boşa harcandığı önemli olmaktadır. Türkiye kişi başına 1.500 m3 olmak üzere toplam 112 milyar m3 tüketilebilir su potansiyeline sahiptir. Mevcut kullanılabilir su miktarının %73’ü olan, 44 milyar m3’ü tarımda kullanılmaktadır. Bu potansiyel ve kullanılan miktar açısından, Türkiye su kısıtı yaşayan ülkeler arasında yer almaktadır. Bu nedenle suyun dikkatli bir biçimde kullanılması sürdürülebilirlik açısından çok önemlidir. Ancak izlenen politikalar suya olan bağımlılığı giderek artıran türden olmaktadır. Kabaca bir örnek vermek gerekirse, 1 kilo patates üretmek için 900 litre, buğday için 1300 litre, pirinç için 3400 litre su tüketilirken, 1 kilo koyun eti için 6 bin litre, sığır eti için 15 bin litre suya ihtiyaç vardır. Dolayısıyla gelişme ile et talebinin artması sadece o ürünlere olan talebi değil, suya olan talebi de misliyle artırmaktadır. Böylece zaten kıt olan su kaynakları üzerine olan baskının da giderek artması kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. Oysaki koyun eti için sığır eti üretiminin yarısından daha az suya ihtiyaç vardır. Bu nedenle su kıtlığı çeken Türkiye açısından izlenecek politikaların ürün desenindeki değişimi doğru planlanması gerekir. Su kullanım politikaları sadece yetiştiricilik bağlamında değil, tüketim kalıplarının değişimi açısından da önemlidir. Son 50 yılda tüketim alışkanlıkları koyun-keçi etinden sığır etine doğru bir değişimin olduğunu açıkça göstermektedir. Özellikle step iklimin hüküm sürdüğü Orta Anadolu gibi bölgelerde koyun eti üretiminden sığır eti üretimine bir değişim ve dönüşüm yaşanmış, bu durum su kaynakları üzerine olan baskıyı daha da artırmıştır. Değiştirilen sulama tekniklerinin yanı sıra, çiftçilerin suyun daha verimli kullanıldığı uygulamalar konusunda bilgilendirildiği eğitim ve bilgi paylaşım programları ile su ve maliyet kazanımları sağlanabilir. Tüketim ihtiyaçlarımıza yönelik yeterli kaynak ayırarak, ekosistemlerimizin ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeterli miktarda suyun olduğu bir gelecek kurmak mümkündür. Diğer yandan verimlilik önlemlerini destekleyen doğru politika paketlerini sunmak zorundayız. Su kaynaklarının tarımda daha verimli bir şekilde kullanılması, çevrede oluşturduğu etkiyi azaltmak için atmamız gereken adımlardan sadece biridir. Bu adım olmadan, kaynakların verimli olarak kullanıldığı bir ekonomi elde edilemez ya da sürdürülebilir bir gelecek kurulamaz.