Kalkınma mı büyüme mi?

Mithat Direk

Büyüme kaynakların artması anlamına gelirken, kalkınma bunların doğru kullanılması demektir. Hemen her türlü ilerleme sonucu teknolojik araç – gereç ile yaşamı kolaylaştırıcı faaliyetler artmıştır. Eskiden günler süren yapım işleri günümüzde kısa sürede daha az kaynak kullanılarak yapılabilmektedir. Ancak kısa sürede yapıldığı için değeri düşük olmaktadır. Zira değer, üretim sürecinin uzunluğu yanında kıtlığı ile de ilgilidir. Bir mala ne kadar zor ulaşılırsa değeri o derece yüksek olmaktadır. Ulaşım faaliyetleri mal ve hizmetlerin bir bölgeden diğerine kolayca akışını sağlasa da buradan elde edilen gelirin kalkınmaya dönmesi için bunun kültürel değerlere evrilmesi sağlanamadığı sürece kalkınmaya etkisi olmamaktadır. Kalkınmanın olduğu nasıl anlaşılır? Bunun birçok cevabı bulunmakla birlikte benim kendi ölçütüme göre kişi, aile ya da şirketin elde ettiği gelirin ne kadarını ruha hitap eden harcamalara ayırdığı bütçe ile ilgili olmaktadır. Eğer kişi, kurum, aile, şirket ya da dernek elde ettiği gelirin belli bir oranını gelişmeye ayırmaz ise büyümüş ama gelişmiş olmamaktadır. Zaten amaç insanın sadece bedeninin büyümesi olmamalıdır. İnsanın bedeni olduğu gibi ruhu da vardır. Ruhun ihtiyacı ise maddi varlıklar değil, manevi oluşumlardır. İşte insan ruhunu doyurabildiği oranda gelişmiş bir birey olur ve kalkınmasını tamamlar. Aksi durumda büyür ama gelişmez. Dünyada BM tarafından tanınan 193 ülke bulunmaktadır. Bu ülkelerin birçoğunda günlük gazete basılmaktadır. Gelişen dijital teknolojiler iletişimin kâğıt gazetelerden sanal ortama aktarılmasını sağlasa da yine de en etkili yolun basılı gazeteler olduğu açıktır. Bu bakımdan gazete tirajları internet yayıncılığı karşısında azalsa da gazetecilik öneminden pek fazla değer kaybetmemiştir. Ülkelerin gazete okuma alışkanlıkları da sanayideki gelişmişliklerine göre değişim göstermektedir. Dünya Gazeteler Birliği [WAN] verilerine göre 2020 yılı için ortalama 1000 kişi başına 600’den fazla net satışla en çok gazetenin satın alındığı ülke Norveç’tir. Bu ülkeyi Japonya, Finlandiya, İsveç, Danimarka, İsviçre, Avusturya. Singapur, Kanada izlemektedir. 126 milyon nüfusa sahip Japonya’da günlük gazete satışı 70.4 milyon, 328 milyon nüfusu olan ABD’de 48.3 milyon, 83 milyonluk Almanya’da bu rakam 22.1 milyon civarındadır. Türkiye’de yurt çapında dağıtım yapan iki büyük şirketin verilerine göre 39 ulusal ve yerel gazetenin toplam tirajı 5.1 milyon civarında yani her 1000 kişiye 73 gazete düşmektedir [1]. Görüldüğü gibi gelişme demek sadece çok geliri olmak anlamına gelmemektedir. Eğer kültürel bakımdan da gelişme sağlandı ise kalkınmadan bahsedilebilir. Nitekim bugün herkesin hayranlıkla izlediği ülkelerde gelişme kriterlerinden sadece birisi olan gazete satışlarının açık ara önde olması bunu apaçık göstermektedir. Ayrıca kitap okuma, müzik, sinema – tiyatro gibi etkinliklere katılma ile diğer sanatsal faaliyetler bakımından da bakılırsa, neden bazı ülkelerin gelişmiş olduğu daha kolay anlaşılır. Bu nedenle sanat gelişmenin açık bir göstergesi olup, sanatsal faaliyetlere katılım ülkelerin gelişmişlikleri oranında artmaktadır. Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından birisi kesik demektir. 

[1]https://gazetesosyal.klu.edu.tr/2020/09/16/dunyada-ve-turkiyede-gazete-satis-rakamlarinin-etkileri/