Ziya Paşa 100 yıl önce “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diyerek önemli olanın iş olduğunu söylemiştir. Günümüzde gerçekten de işi ciddiye alan bunun için çaba gösteren kişilere rastlamak oldukça zor. Birçok kimse iş karşılığı aldığı ücreti beğenmeyerek bu paraya bu kadar iş demektedir. Bir kısmı zaten iş derdinde değildir. Binlerce yıl önce işini ciddiye alan kimseler olmasaydı bugün hayranlıkla baktığımız binalar, yerleşim yerleri, heykeller olur muydu? Ayasofya bunun tipik örneği. Eskiden taş işçiliği vardı, hatta taş ustaları vardı. Çardak yaptıracaktık, sille taşlarından. Çardak duvarlarını yapmak üzere Kerim usta geldi. Temeli kazdılar, Kerim usta kamyonlarla gelen taşların içinden hangisinin birbirini tamamlayacağını, hangisinin hangisi ile uyumlu olduğunu seçiyor, elindeki demir çekiç ile düzeltiyor ve yerine oturtuyordu. Duvar ustaları bilirler, şakul diye bir alet vardır. Aslında ucunda demir bir ağırlık olan ip. İşte Kerim usta her koyduğu taşın yönünü elindeki taş çekiç ile düzeltiyor, eğer taş yerine tam oturmamış ise daha küçük taşlar (hedik) ile destekliyor ve kıpırdamayacak şekle getiriyor ve şakul ile kontrol ediyor. Bu böyle günler boyunca devam etti, gitti. Çardağın duvarları tamamlandı. Çatı yapılacak, çatıyı yapmak üzere gelen usta ölçüyor, hesaplıyor ve kiriş kalaslarını, dik ve yan ağaçlarını çatıyor, çatının iskeletini oluşturuyor. Bunu yaparken de ağaç seçiyor, hangi ağaç, hangi dilme, hangi tahta vb. tıpkı Kerim ustanın taş seçtiği gibi. Bugün bu şekilde bir yapı yapılıyor mu bilemem ancak standart kalıplar içine hazır demirler yerleştiriliyor ve arasına hazır beton ile 3-4 günde bir kat misali, katlar çatılıyor. Elbette bunların düzenlenmesinde de büyük ustalıklar var. Ancak burada ustalıktan çok mimari ön plana çıkıyor. Zira mimar onun simülasyonunu yani taslağını bilgisayarda test ediyor. Burada maharet ustadan çok mimarda kendini gösteriyor. Eğer mimar iyi görebiliyor ise yapılan iş de harika oluyor. Diğer durumda sıkıntılı girişler, çapraşık, üçgen, beşgen tabir edilen odalar ve kullanışsız evler, âtıl alanlarının çok olduğu dükkanlar ortaya çıkıyor. Sonrasında hemen birçoğu daha taşınmadan, kullanmadan tadilat yaptırma gereği duyuyor. Bir de balkon meselesi var ki ayrı bir konu. İhtiyaç varmı, yokmu düşünülmeden, kullanışlı mı değilmi ölçülmeden yapılıyor. Kimisi ihtiyaç duymadığından, kimisi de farklı amaçlarla kullanma ihtiyacından dolayı kapatıyor. Böylece binalarda bütünlüğü bozulmuş, görüntü kirliliği meydana geliyor. Sorumlusu onu yapan usta mı? Elbette değil, bunların ustası onu planlayan mimarlar. Dolayısıyla iş ve işin kalitesi yaşamı etkiliyor. İş doğru yapılırsa sağlamdır. Sağlam yapılan her iş hem yapana (üreticiye) hem de bunu kullanana (tüketiciye) fayda sağlar. Doğru iş yapmak ise ancak doğru kişilerle mümkün olur. Bu nedenle işi ehline yaptırmak gerekiyor.