İki dilenci

Mithat Direk

Birgün bir kilisenin kapısında iki dilenci peydah olur. Biri temiz nur yüzlü, diğeri pasaklı, karanlık suratlı, insanların yüzüne bakmaktan kaçındıkları cinsten. Temiz, nur yüzlü olanın önünde bir yazı; "ben yoksul bir Hıristiyanım, lütfen yardım edin." Karanlık suratlı olanın da önünde bir yazı; "Bütün varlığını kumarda ve zinada kaybetmiş bir Yahudiyim. Paraya ihtiyacım var, lütfen yardım edin." Pazar ayininden çıkanların hepsi, öfkeyle Yahudi dilencinin önünden geçip, nur yüzlü Hıristiyan dilenciye sadaka veriyorlar. Bu durum haftalarca böyle sürüp gidiyor. Sonunda kilisenin papazı Yahudi dilenciye acıyor, yanına yaklaşıp diyor ki; "Bak evladım, haftalardır burada avuç açıyorsun ancak tek kuruş sadaka toplayabilmiş değilsin. Seni gören hiddetleniyor, parayı diğer dilenciye veriyor. Şu önündeki yazıyı kaldırsan, Yahudi olduğunu söylemesen, kumarı ve zinayı falan işe karıştırmasan, üç beş de sen kazanırsın, karnın doyar." Yahudi dilenci gülümsüyor, diğer dilenciye dönüp şöyle diyor; "İşittin mi Salomon? Papaz bize ticareti öğretiyor". Yani, ilk bakışta bize taban tabana zıt gelen seçenekler arasında, hayal bile edemediğiniz bağlar olabilir... Siyaset de böyle olmuş. İçerideki pazarlıkları bilmeden bizler saf düşüncelerle vatan millet derdindeyiz. Ünlü Amerikalı yazar Mark Twain “Siyasetçiler ve bebek bezleri sık sık değiştirilmeli, aynı sebeple!” der. Bu nedenle yönetim biliminde de yer bulmuş olan 6-12 yıl kuralı her alanı kapsadığı gibi siyaset bilimini de kapsar. Bir yöneticinin 3 temel özelliği olmalı, birincisi vizyon, ikincisi iletişim kapasitesi iken üçüncü olanı da teknik bilgidir. Günlük koşuşturmalar içinde öylesine yoğun ve düşünmeden hareket ediyoruz ki her gördüğümüz siyasetçinin bu 3 temel özelliklerinin olduğunu var sayıyoruz. Oysa yönetim bilimi bir insan ne kadar yetenekli olursa olsun 12 yıl içinde vizyonu biter diyor. Diğer bir deyişle insanın yönetim kapasitesi 6-12 yıl içinde vizyonsuzlaşır. Hal böyle olunca da sen sensin ben benim türü kayıkçı kavgalarına başlar. Nitekim ülkedeki en büyük açmaz budur. Allah rahmet eylesin Bitlis Milletvekili Kamran İnan vardı, yaşadığı zamanda hemen her dönem milletvekilliği yaptı. Şüphesiz büyük bir yetenek, çok kapasiteli bir insandı. Yöresine de çok büyük katkıları olmuştur, şüphesiz. Ancak 2 dönemden fazla milletvekilliği yapmasaydı, başkalarının da siyaset yapmasına izin verseydi, eminim Bitlis çok daha fazla kazançlar elde ederdi. Zira el elden, fikir fikirden üstündür. Hz. Peygamberin en büyük özelliğini hiç kimse dile getirmez, oysa peygamberin en büyük özelliği İSTİŞARE meclisini çalıştırması, en küçük çocuktan, yaşlı olana, muhaliften yandaş olana kadar herkesin fikrini almasıydı. Son söz yüzeysel, medya yönlendirmeleri ile sahada birbirini yiyenler, sen şu partiden ben bu partiden diyenler, yukarıda olanların farkında bile değildir. Zaman zaman meclis toplantılarında bunu açıkça görmek mümkün oluyor. Eğer yukarıda herşey normal ise aşağıda birbiri ile kıran kırana mücadele edenler ne yapıyor?