Geçen aylarda yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) 1,5 ile 1,6 milyon olduğu tahmin edilen adayın katılımı ile yapıldı. Sınavın daha önce yapılan sınavlardan bir farkı yoktu, ta ki sınav sorularının birebir aynılarının bir hazırlık kitabında yayınlandığının tespit edilmesine kadar.
Yıllardır bu sınavlarda hem gözetmen hem de sınava giren birisi olmam dolayısıyla sınavın neyi ölçtüğünü merak ediyorum. 2010 yılında ayyuka çıkan ve mahkemelerce kopya çekildiği belgelenen sınavlardan sonra sıkılaşan önlemler, sınav salonlarında görev yapan insanlara eziyet etme noktasına kadar geldi. Sadece gözetmenlere değil elbette sınava girecek hemen herkes iğneden ipliğe aranıp, morali düşürülerek sınava alınır oldu.
Bu kadar önlem neyi değiştirdi, son rezalet gösterdi ki hiçbir şeyi değiştirmemiş. Daha önce de aynı düşüncedeydim, şimdi de aynı düşüncedeyim. Salonda kopya çekilmesi olayı, olsa bile 1-2 kişi ile sınırlı kalan münferit bir eylemdir. Oysa her türlü bilgiye sahip olan erişim hakkı bulunan bir bilgisayardan müdahale etme çok daha risksiz ve kolay bir yoldur.
Bunu öğrenci notlarını bilgisayara yazan birisi olarak söylemek çok kolay. Yüksek not alan birisi hiçbir zaman notuna itiraz etmez, ancak düşük not alan itiraz eder. Dolayısıyla notuna müdahale edilen birisinin iyi ve yüksek not almasına itiraz etmesi asla mümkün değildir. Adil ve dürüst bir sınav yapmak sadece sınav sorularının sızdırılması ile değil, onun okunması ve ilan edilmesine kadar olan süreçteki doğru adımlarla mümkün olur.
Elbette bunun yolu çalışan elemanların doğru ve dürüst insanlardan seçilmesi yanında, doğru ve dürüst yönetilmeleri ile mümkün olur. Kurumun başına akademik düzeyde birisinin değil, doğru birisinin getirilmesi gerekir. Her akademik personelin, akademik süreçler içinde doğru ve adil davrandığını da söylemek güçtür.
Nitekim sahte yayın, dil sınavı gibi birçok süreçte hakkaniyetle davranan, etik kuralları uygulayan akademik personel olduğu gibi, bunları ihlal eden yine aynı gruptaki insanlardır. İnsan olmanın getirdiği zaaflar sonucu menfaat karşısında eğilmek herkes için geçerli bir eylemdir. Gelelim KPSS sınavına, sayısal – sözel not ile kamuda görev alınıp/alınmaması gerçekleşecek.
Özel girişim ya da şirketlerde çalışma koşullarının değişken olması, işe alım ve sonlandırmanın keyfiyet içermesi, kamuda görev almayı cazibeli bir duruma getirmektedir. Kamudaki görev, çalışanın verimliliğinin ölçülmediği, çalışma performansı ve süresine bakılmadığı işyeri olma özellikleri nedeni ile tercih edilmektedir.
Kamunun bu bakımdan eleman seçmesi için sınav yapması ve sınavın zor olması bu bakımdan gereklidir. Zira iyi ve çalışkan elemanların seçilmesi kamuda verimliliğin artırılması olarak görülmektedir. Oysa sınavda çok başarılı olan birisinin aynı performansı çalışma ortamında göstermesi her zaman mümkün olmayabilir. Ancak bir kez kamuda eleman olan birisinin işine son verilmesi imkânsız kadar zordur.
Diğer taraftan son yapılan ve benim de gözetmen olarak katıldığım, iptal edilen sınava kadınların ilgisinin yoğun olduğunu söyleyebilirim. Sınav görevi yaptığım salonda (28 kişi) sınava katılanların 21’i kadın, 7’si erkek adaydan oluşuyordu. Elbette tüm sınavı yansıtmaz ama sınava kadınların ilgisinin olduğunu söylemek bakımından bir değerlendirme olabilir diye düşünüyorum.
Ne oldu da kadınların bu tür devlette iş olanaklarını değerlendirmek amacıyla sınava ilgi gösterdiler. Buna artan yaşam koşullarının gerektirdiği maaş-ücret kıstasının neden olduğunu kadar, özel sektörde çalışma koşullarındaki değişkenliğin neden olduğunu söylemek mümkün. Eskiden olduğu gibi erkek egemen bir toplumdan eşitlikli bir topluma doğru toplumsal yapının evrildiği görmek memnuniyet verici bir gelişmedir.
Aslına bakılırsa kadınları gelişmemiş toplumların zengin olsalar bile ciddi kültürel birikime sahip olmadıklarını, toplumsal gelişmeyi sağlayamadıkları açık. Zenginlik insanlara parasal bir genişlik sağlasa da toplumsal refaha ulaşmada katkı sağlayamayacak bir olaydır. Bu bakımdan kadınların eğitim ve iş hayatına katılmaları teşvik edilmeli, geliştirilmelidir.