Türkiye’de son dönemde yetişmiş çok değerli düşünürlerimizden Alev Alatlı güzel bir söz söyledi. Her yasal hak helal değildir, önemli olan helal olmasıdır dedi. Yüzyıllar önce Nasrettin Hoca kadılık yaparken bir davacı gelip filan kişiden davacıyım der, durumu anlatır. Kadı olan hoca adama haklısın der. Davalı da kendini savunma adına durumu açıklar, bu sefer hoca ona da haklısın der. Tüm bunları izleyen hocanın hanımı da bey bunlardan birisi haksız, her ikisi de haklı olamaz der. Hoca hanımına da haklısın hanım der. Gerçekten de hak nedir diye hiçbirimiz kendisine bu soruyu sormaz. Alev hanım işte bu konuya dikkat çekerek bir toplantıda her yasal olanın hak olamayacağından hareketle önemli olanın hak değil, helal olması der. Günümüzde hak kavramı öyle bir noktaya geldi ki bırakın başkalarının hakkını, kendimizden, kendi haklılığımızdan, kendi egomuzdan başkasını düşünemez olduk. Uçakla bir yolculuk sırasında adamın birisi uçak durur durmaz hareketlenerek herkesi tepelediği gibi bana da çekil babalık dedi ve önlerde uçaktan indi. Ben sakin bir şekilde hakkım olan sırada inip valiz almak üzere beklemeye başladığımda o herkesi tepeleyerek gelen adamın da orada beklediğini görüp, o şekilde milleti tepeleyerek önlerde inmeye gerek var mıydı? sorusunu kendime sormadan edemedim. Elbette hastalığı olanlar, ya da korku gibi durumları olanları kastetmiyorum. Normal durumda bir insanın bu şekilde davranması tek kelime ile açıklanabilir, bencillik. Buna egoizm de denilebilir. Benlik kavramının yüksekliği ya da yükseltilmesi insan egosuna yapılan yatırımların ortaya çıkardığı sonuç olarak görülebilir. Bunu şahsileştirmek gerekmez ancak emperyalizmin geldiği noktayı göstermesi bakımından önemidir. Bugün gelişmiş refah ülkelerinin devlet politikası olarak benimsediği ve uyguladığı bir politikadır. Son virüs salgını bunu açık biçimde gösterdi. Bir ülke, nüfusu 5 milyon iken aldığı aşı miktarı 25 milyon. Aç gözlülüğün devlet politikası olarak benimsendiğinin en önemli göstergesi. Oysa bu ülkelerin bağımlı olduğu bir gerçeklik var, o da gıda. Gıda üretimi ise aşıyı bile kıskandıkları adeta ölsün diye gözüne baktıkları az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde. Nasıl bir paradoks ise her hareket bugünün refah toplumları lehine işliyor. Nedeni basit hak yerine adalet işletiliyor. Oysa çok iyi biliyoruz ki bize her söylenen ya da yasa ile gösterilenin hak olmadığı. Basit kısa yollar ile haksız biçimde zengin olmak hedef olarak gösteriliyor. Aziz Sancar’a atfedilen bir söyleyiş bu durumu çok güzel açıklıyor. "Gelişmek ile zenginleşmek farklı şeylerdir. Mesela Araplar zengindir ancak gelişmiş değillerdir. Biz de Araplara özeniyoruz; Gelişmek değil, zenginleşmek istiyoruz. Bu yüzden bilgili ve kültürlü değil, paralı ve nüfuzlu insanlara saygı duyuluyor." Basit olarak bize gösterilen gelişmişlik zengin olmak üzerine. Oysa bugünün gelişmiş toplumlarında zenginlik kültürlü olmak şeklinde. Hak yerine de adalet …