Ekmek kadayıfını bilir misiniz? İnsan beyni aynı ekmek kadayıfı gibidir. Okudukça açılır, gözenekleri artar, lezzetli bir hal alır. Okumayan insan beyni ise açılmayan ekmek kadayıfı gibi küçük kalır, içine şerbet çekmediği için lezzetli değildir. Bu nedenle hem okuyan hem de okuduğunu aktaran beyinler lezzetli bir hal alır. Bu bakımdan alimlerin sözleri dinlenir. Sohbetleri keyiflidir.
Okumayan beyinler ise bir süre sonra kendisini tekrar etmeye başlar. Dikkat edin okuyan insanlar çok ve boş konuşmaz. Sözleri hikmetli, anlamlı ve kapsayıcıdır. Diğer yandan okumayan kimselerde ise sözler tekrarlı, anlamsız ve bağnazcadır. Bu nedenle büyük derviş Yunus Emre “ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir” sözü ile tam da bunu anlatmıştır. Okumak, ancak ne okumak diye sorulduğunda ise insanın önce kendisini okuması gerekir.
Kendisi olabilmek, kendi düşüncesini, fikrini, öngörüsünü aktarabilmek, diğerlerinin fikri ve öngörüsü ile hareket etmemektir. Basit anlatımla bugün sosyal medya mecrasında olan hemen herkesin yaptığı gibi ne olduğuna bakmadan, sadece gönderenin mesajını iletmek şeklinde olmamalıdır. Bu tür kişilerin neye, nereye, ne için hizmet ettiklerini bilmedikleri, kendi fikir ve düşüncelerinin olmadığını kolayca söylemek mümkündür.
Bu kimseler dumura uğramış ekmek kadayıfı gibi lezzetsiz bir beyne sahiptir. Oysa rehber kitabımız Kuran bize okumayı, anlamayı, düşünmeyi ve buna göre davranmayı öğütlemektedir. Hemen her Cuma hutbesinde imamın tekrar ettiği ayet buna işaret etmektedir. Amerikalılarda temel bir felsefe vardır. Onlara göre her şeyin parasal bir karşılığı ve buna göre de her insanın bir değeri vardır. Kabaca söylemek gerekirse 500 dolar, 5000 dolar ya da 5 milyon dolar dendiğinde satın alınamayacak bir kimse yoktur denilmektedir.
Gerçekten de bunu Amerikada bulunduğum süre içinde yaşayarak öğrendim. Gittiğimiz kurs merkezinde Iraklı bir kişi vardı, hemen hemen dünyanın her ülkesinden gelen kimselerle birlikte bulunduğumuz bir gün, elinde birtakım içecekler ve cipslerle geldi. Oradaki hocamız sordu, hayrola Muhammed ne oldu diye. Adamın cevabı çok manidardı. Amerikan vatandaşı oldum dedi.
O kurs içinde öylesine silik, pejmürde ve uyuz tabir edilen tipin, birdenbire kendine gelen güveni ile Amerikan vatandaşı oldum demesi, başının dikleşmesi bana kişiliksiz kimselerin nasıl da kolayca satın alınabileceğini göstermesi açısından ilginç geldi. Bu bende fikri olmayan, kendisi olamayan ve dahası okumayan bireylerde gelinebilecek sonuç bakımından açılmayan ekmek kadayıfı şeklinde beyne sahip olunacağı, bu nedenle mutlaka okunması gerektiği, dahası okumanın feraset ile birleştirilerek düşünce dünyasının genişletilmesi gerçeğini ortaya çıkardı.
Eskiden ev oturmaları denilen biçimde çat kapı herkes herkese gider-gelirdi. Bu aynı zamanda sosyalleşme ile kültürün gelişmesinin bir sonucu olarak çok önemliydi. Günümüzde ev oturmalarına gidilmiyor ancak hemen herkeste olan akıllı telefonlar ile günün her saatinde birbirine misafir olunabiliyor. Böylece etkileşim geçmişe göre bin kat daha hızlı biçimde gerçekleşiyor.
Ancak bunun altyapısının, yani okuma alışkanlığının olmaması, görüntüler ile algı oluşturulması, sözlerin anlamlarından ziyade sosyal etkilerinin üzerinde durulması neticesinde basit bir olayın bile günlerce konuşulmasına, üzerinde yorumlar yapılmasına neden oluyor.
Bunu atalarımız çok güzel özetlemişler “incir çekirdeğini doldurmayan” meselelerin çarpan etkisiyle dalga dalga yayılmasının nedeni budur. Oysa açılmış beyinlerin bu türden meselelere prim vermediği, ciddi söz ve davranışlara göre hareket ettiği açıktır. Bu bakımdan beynimizin lezzetli ekmek kadayıfı kıvamına gelmesi için okumak gerekiyor.