Uzun bir aradan sonra yeniden yüzyüze eğitim – öğretime başladığımız bugünlerde geçmişten gelen ve geleceğe uzanan doğru yolun bu olduğunu anlamış durumdayız. Eğitim ve öğretimin yüzyüze olarak ilkokuldan başlayarak üniversitede tamamlanması süreci karşılıklı olduğu sürece etkilidir. İlkokulda eğitim önemli iken bu durum üniversiteye doğru geldikçe öğretime evrilir. Zorunlu eğitim – öğretimden gönüllü öğretime geçilir. Üniversiteye neden gidilir? Üniversite öğretimi gerekli midir? sorusunun cevabı açıktır. Üniversiteye bilgiye ulaşmak için gidilmelidir. Zira üniversiteler bilginin kaynağıdır, temel amaçları da bilgi üretmektir. Eskiden üniversitelere ya da genel olarak yüksek öğretim adı verilen kurumlara “Alma Mater” denilirdi. Alma Mater halen prestijli okullar için kullanılır ve gittiğiniz ya da mezun olduğunuz okulu temsil eder. Tam anlamı besleyici anne demektir. Yani üniversite sizi bilgi açısından besleyen kurumlardır. Üniversiteler birer mağaza ve eğitimciler de birer satıcı olarak görülmemelidir. Elbette alınan eğitimin bir değeri olduğu, bunun da bir karşılığı olduğu bilinmelidir. Ancak eğitim kurumlarını birer ticarethane olarak görmemek gerekir. Günümüzde üniversiteler öğretimi paketler haline getirilip sunmakta bu nedenle sanki fastfood eğitim veriyor gibi algılanmaktadır. Oysa öğreten ile öğrenenin karşılıklı olarak birbirinden etkilenmesi, üniversite öğrenimini bir davranış ve anlayış olarak değiştirmesi gerekir. Bu durum mezunlarda bir değişikliğine neden olmalıdır. Diğer taraftan öğrenciler öğrenme ve hayatta bilginin gücünü kullanma yerine sadece diploma almaya odaklandığında eğitim-öğretimin kalitesi de düşmektedir. Zira diplomaya odaklanma sorgulama anlayışını yok eder, mezunlar sorgulamaktan uzaklaşırlar. Üniversiteye neden gitmek gerektiği unutulur. Üniversite kavramı ülkelerin prestijleri için de çok önemlidir. Üniversiteler geçmişten günümüze bireylerin ulaşmak istediği ve kendini toplumda üst sınıflarda konumlandırmaya yardımcı olan bir unvan kaynağıdırlar. Üniversite kavramını en çok etkileyen faktör dünyada yaşanan endüstriyel devrimlerdir. Önceleri bilgi edinmek isteyen zenginlerin ve soyluların gittiği üniversiteler, daha sonra yüksek kalitede eleman üreten kurumlara dönüşmüşlerdir. Bu yüzden bilim üreten kurumlar olmaktan çıkıp daha çok insan çekmeye çalışan ve onlara paketledikleri eğitimleri satmaya çalışan kurumlara dönüşmüşlerdir. Aslında burada öğrencilerin yani bilgiyi talep edenlerinde hataları vardır. Öğrenciler öğrenmek ve öğrendikleri ile daha değerli hale gelip aranan insan olmayı tercih etme yerine, şirketlerin kriterlerine uygun eleman olma yönünde kendilerini geliştirmeye başlamışlardır. Burada prestijli üniversiteleri sınıflandırmanın dışında tutmak gerekir. Çünkü onlar hali hazırda endüstriye ve eğitim dünyasına yön vermeye devam ediyorlar. Üniversite tercihleri hızla gelen değişimlere de uymak zorundadır. Ancak günümüzde sistem değişmekte yeni bir endüstriyel devrimin gelmekte olduğu görülmektedir. Bu bakımdan üniversitelerin de öğretim yöntemleri değişmiştir. Binlerce yıldır yapılagelmekte olan yüzyüze öğretim uzaktan ve öğrencinin inisiyatifi ile gelişmektedir. Öyleyse öğrenmek isteyenlerin de algıları değişecek ve kendi kendine öğrenimini geliştirebilen bireyler bir adım öne çıkacaktır. Bu durumda kendisini bilgi talep eder şekline getiren öğrenciler kazanacaktır. Üniversitelerin de buna uygun programlar geliştirmesi ve öğretim paketlerini hazırlaması gerekmektedir. Sonuç olarak üniversiteye öğrenmeyi ve bilgiye ulaşmayı öğrenmek için gidilmelidir.